8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Giresun’da yapılan yürüyüşle kutlandı. Çeşitli kadın kuruluşları, sendika temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen yürüyüşe, engelliler ve çocuklar da destek verdiler.
Gazi Caddesi üzerinden slogan atarak pankartlarıyla yürüyen kadınlara, esnaflar ve cadde üzerindeki halk da alkışlarla destek verdi
Giresun Kadın Bileşenleri Platformu’nun “Yokluğa, yoksulluğa,savaşa karşı emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir” temasıyla gerçekleştirdiği yürüyüş sonunda, hazırlanan bildiri, Duygu Alparslan tarafından okundu.
BİLDİRİDE ŞU GÖRÜŞLER DİLE GETİRİLDİ.
Yoksulluğa, Yolsuzluğa, Savaşa Karşı Emeğimiz, Bedenimiz, Kimliğimiz Bizimdir!
Siyasi iktidarın yolsuzluk haberleriyle birlikte tüm kirli politikalarının gözler önüne serildiği bir dönemde “8 Mart Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü” için alanları dolduruyor; yeni bir gelecek yaratmak için kendi irademiz ve emeğimizle mücadelemizi büyütüyoruz. Kadınların bedenleri, emekleri ve kimlikleri üzerindeki erkek egemen tahakküme sessiz kalmıyor; dünyanın her yerinde özgürlük türkümüzü söylüyoruz. Hem erkek devlete hem de cinsiyetçi kültürün her gün yeniden üretilmesine karşı kadınlar olarak geleneksel rollerimizi kırdık; bugün özgürlük, barış ve eşitlik için alanları doldurduk. Bizi görmezden gelenlere, taleplerimize kulaklarını tıkayanlara karşı kadınlar olarak “Emeğimiz, Bedenimiz, Kimliğimiz Bizimdir Yolsuzluğu ,Yoksulluğa ve Savaşa karşı Alanlardayız” diye haykırıyoruz.
Kadınların Emekleri Yolsuzluk, Rant ve Yağma İçin Kullanıldı!
Ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarlar, para sayma makineleri ve son olarak ses kayıtları ile iktidarın yolsuzluk ve rantdüzeni gözler önüne serilmiştir. Yıllardır en temel ekonomik ve demokratik taleplerimizi görmezden gelen siyasi iktidarın gerçek yüzü ortaya çıkmaktadır. 12 yıldır kadınların yaşam koşullarının zorlaşması ve görünmeyen emeklerinin artması pahasına izlenen ekonomik politikalar kamu harcamalarının kısılmasına, özelleştirmelerin artmasına neden olmuştur. En temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamlar kadınların ev içlerinde daha fazla çalışmasına, haneyi geçindirmek için harcadıkları emeğin artmasına neden olmuştur. Bu kapsamda öncelik kamusal olarak sunulması gereken çocuk bakım hizmetlerine verilmiştir. Kamu kreşleri kapatılmış; 150 kadın çalışanın olduğu iş yerlerinde kreş açılması için yönetmelikler yayımlanmıştır. Çocuk bakımını sadece kadınların görevi olarak gören erkek egemen iktidar hiçbir sorunu çözmeyen yönetmeliklerinin denetimini bile yapmadığını itiraf etmiştir. Kısacası; kamusal hizmetleri kadınların omuzlarına yükleyerek çözmeye çalışan AKP’nin bütün kirli politikaları biz kadınların emeklerinin daha fazla sömürülmesine neden olmaktadır.
Emekçi kadınlar olarak kadınların ikili emekleri üzerine yükselen iktidarın rant, yolsuzluk ve yağma düzenini kabul etmiyoruz. Ev içlerinde görünmeyen emeğin sahibi biz kadınlar insan onuruna yakışır bir hayat için mücadelemizi ilmek ilmek örmeye devam ediyoruz.
Geleneksel Aile Vurgusu ile Talana Devam!
Kadınlara sürekli geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini hatırlatarak “en az üç çocuk, üç te yetmez beş çocuk” baskısı yapan AKP iktidarı sermaye için gerekli ucuz iş gücünü kadınların karşılıksız olarak sağlamasını hedeflemektedir. Kürtaj hakkımızın elimizden alınmasına, nasıl doğuracağımıza, kaç tane doğuracağımıza ya da doğurmayacağımıza kadar atılan bütün adımlar bedenlerimiz üzerindeki denetim arttırılmaktadır. Aile içerisinde annelik rolüne yapılan vurgu ile biz kadınların daha fazla eve kapatılması istenmektedir. Sadece yeniden üretici rolleriyle bizleri tanımlayan eril zihniyet kadınların istihdamdaki yerlerinide bu sınırlar içinde belirlemektedir. Kadın emeğini esnek, güvencesiz, sendikasız ve düşük ücretli olarak değerlendirmek isteyen sermaye ile AKP iktidarı ortaklaşmıştır. Bu kapsamda hazırlanan kadın istihdam paketleri ile kadınlar için öncelik; ev içinde harcanan emek olarak belirlenmektedir. AKP iktidarının sosyal devletin tüm sorumluluklarından kaçınarak hayata geçirmek istediği tüm politikalar biz kadınların emeklerinin değersizleştirilmesine neden olmakta; yağma ve talan politikalarına hizmet etmektedir.
Emekçi kadınlar olarak kadın emeğine dönük saldırılara karşı susmuyor; taleplerimizi haykırıyoruz. Bizler güvenceli, tam zamanlı, sendikalı ve insan onuruna yakışır bir ücretle çalışmak istiyoruz. Sosyal devletin sorumluluklarını yerine getirerek; kapatılan kamu kreşlerini yeniden açmasını, en az 50 çalışanın olduğu her işyerinde kreş açılmasını talep ediyoruz.
Eğitimde Cinsiyet Eşitsizliği Derinleştiriliyor
Eğitim sistemini yap-boz tahtasına çeviren, yeni yasalarla özelleştirme ve siyasi kadrolaşmanın önünü açan AKP iktidarının tüm eğitim politikaları kadınların ikincil konumlarının sürdürülmesine neden olmaktadır. 4+4+4 modeli ile okul öncesi eğitimi ortadan kaldıran iktidar; kadınların ev içlerindeki çocuk bakım emeğini arttırmıştır. Cinsiyetçi eğitim sistemi içerisinde kız çocuklarının okullulaşması hala önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Ortaokul ve liselere geçişlerde binlerce kız çocuğu örgün eğitim sisteminin dışında kalmıştır. Çocuk evliliklerini özendiren yönetmelikler hazırlanmış; okullar muhafazakârlaşma ve erkek egemen kültürün inşası için yeniden şekillendirilmeye çalışılmıştır. Öğrenci yurtları, kantinler, yemekhaneler hatta okullar ayrılarak kız ve erkek çocuklarının sosyalleşebilecekleri tüm alanlar yok edilmek istenmektedir. Siyasi iktidarın eğitim alanındaki tüm saldırıları cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmektedir.
Emekçi kadınlar olarak laik, parasız, bilimsel, nitelikli, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim mücadelemizi sürdürüyoruz. İktidarın ve sermayenin tüm saldırılarına karşı eğitim hakkını savunuyor; cinsiyet eşitsizliğine karşı çıkıyoruz.
Kürt Sorunun Demokrasi ve Eşitlik Temelinde Çözümü İçin Adım Atılmıyor!
Savaş koşullarında en ağır bedeli ödeyen biz kadınlar bir yıla yakın süredir silahların susmasından dolayı memnun ancak çözüm için hiçbir mekanizmanın kurulmamasından dolayı endişeliyiz. Kürt Sorunun demokrasi, eşitlik ve özgürlükler çerçevesinde çözümü için yasal düzenlemelerin yapılmaması, uluslararası sözleşmelere aykırı olarak kadınların muhatap olarak alınmaması her an yeniden savaşın başlaması tehlikesini içermektedir. Bu süreçte kalıcı barışın inşası için iktidar bir an önce çalışmalarına başlamalıdır. Savaştan zarar gören tüm kesimler barışın inşa sürecine katkı sunmalı; eşitlik ve demokrasi talepleri dikkate alınmalıdır. Geçmişte yapılan tüm faili-meçhul cinayetler, zorunlu göç ve çeşitli ayrımcılık politikaları ile yüzleşilmeli hakikat komisyonları kurulmalıdır. Kadınların bedenleri üzerinde yürütülen taciz, tecavüz ve şiddet yöntemlerinin tekrarlanmaması için öncelikle geçmişle hesaplaşılabilmelidir. Çatışmasızlık için toplumsal, ekonomik, sosyal ve politik tüm tedbirler alınmalıdır. Ancak AKP hükümeti; çözüm için hiçbir adım atmamak ve ertelemek konusunda ısrarcı görünmektedir.
Emekçi kadınlar olarak iktidardakilere sesleniyoruz : Toplumsal, kalıcı ve gerçek barış için savaş çığırtkanlığından vazgeçin ve demokratikleşme için gerekli yasal ve anayasal tedbirleri alın.
8 Mart’ta Yoksulluğa, Yolsuzluğa ve Savaşa Karşı Alanlardayız!
8 Mart 1857’de New York’lu dokuma işçilerinin izinden yürüyor; tüm dünyada emeği değersizleştirilen, bedeni ve kimliği üzerinden politika üretilen kadınlar olarak kendi irademizle alanları dolduruyoruz. Kadın dayanışmasının verdiği güvenle bütün bir dünyayı değiştireceğimize inanıyoruz. Yeni bir gelecek yaratmanın kendi ellerimizde olduğunun farkında olarak Yaşasın 8 Mart! Yaşasın Kadın Dayanışması!