Özer Akbaşlı, tartışmasız fındığı en iyi bilen isimlerden birisidir. Bahçeden, pazara, pazardan ihracata, çotanaktan çikolataya kadar geçen süreci , son 50 yılı rakamlarla açıklar, sorunları çözümleriyle birlikte söyler.
Hamburg'daki Hans'ların korkulu rüyasıdır, onların yerli işbirlikçileri fındık farelerine karşı verdiği mücadele ile bölgemize, ülkemize kattığı katma değer,iş ve istihdam trilyonlarla ölçülemez.
Bu yüzden kendisini 'Fındığın Cumhurbaşkanı' ilan etmişim…
Saatlerce konuşuruz fındıktan, üreticisinden ve bizi hep yanıltan sosyolojisinden, kültüründen, siyasi tercihlerinden .
Uzun zaman
dır yapamamıştık, köşelerimizdeydik. Sözleştik, birlikte keşfe çıktık….
Güzergahımız, Gedikkaya-Kayadibi-Camili-Taşhan- Erimez…
Bir kabusun ortasından geçiyor gibiyiz.
Çünkü fındık bahçeleri yangın yeri…
Gözle görülüyor, elle tutuluyor. Anlamak için bakmak yeterli.
250 rakımdan aşağısı tek tük, eh işte, şöyle böyle; ama yukarısında bahçeye girmeye gerek yok.
Türküdeki gibi değil.. Yar ile yenecek bir fındığın içi dahi bulunamaz buralarda.
Bırakın fındığı, yaprak dahi kalmamış. Zayıf, kuru, çelimsiz dallar ağlıyor hissi veriyor.
Oysa bu aylarda bizim buralarda bahçeler adam saklar. İçinde kaybolunur. Karşıyı göremezsin.
Sadece bu yıl değil, yıllar sonrasını da kapsayacak kadar, afet sözcüğü ile açıklanamayacak büyüklükte bir tehlike bu.
Toprağın ve dalların kendini toparlaması ve özsuların içlerinden geçerek püsenek oluşturması, karanfile, çotanağa dönüşmesi, kabuk bağlaması yani fındık olması zor, çok zor…
Klasik söylemdir; böyle başlarız cümleye: "Fındıktan geçimini sağlayan 8 milyon üretici"…
Bu rakam sadece fındık tarımının yapıldığı 6 ildeki nüfusu değil, o illerin ekonomilerinin de bu ürünün parasıyla döndüğünü açıklamak için kullanılır.
Bu yıl bu illerin piyasalarında fındık parası dolaşmayacak, dolayısıyla hayat duracaktır.
Bir süredir cılız seslerle çeşitli kesimlerden, 'görevini yapıyorlar' imajı yaratmak için afete dikkat çeken çağrılar yapılıyor.
Ancak fındık üreticisinin tamamının oyunu alan asıl muhatap AKP'nin ve O'na oy veren üreticilerin kılı dahi kıpırdamıyor.
Mesela AKP'li vekillerin karşısında durup 'halimiz ne olacak' diyen yok.
Sadece 'zarar tespiti yapıldığı' ve 'bir çalışma yürütüldüğü' şeklinde ifadeler ortalıkta dolaşıyor.
Bütün sorular yanıtsız.
Mağduriyeti önleme sorumluluğunu TARSİM'e atıyorlar. Ama bu mümkün değil. Çünkü üretici haybeden para kazanmak gibi bir ruh haline sahip olduğu için bu yıl sigorta yaptırmamış, yaptıran üretici oranı da sadece %3…
Yani geri kalan üretici fındık gibi yandı.
Bu ders olur da; arabasını, evini,köpeğini, ineğini, tavuğunu, cücüğünü, ziynet eşyalarını, menkul ve gayrimenkullerini sigorta yaptırdığı gibi tek geçim kaynağı fındığını da Allah'a emanet etmez ve sigorta yaptırır.
Olan oldu, biten bitti…
Şimdi yapılması gereken belli. Allah'tan gelen bu zararın kullar tarafından tazmin edilmesi gerekiyor.
Bu konuda yasa ve yönetmeliklerin harekete geçirilmesi gerekiyor.
En azından banka ve kooperatif borçları ertelenmelidir.
"Oh olsun, sen misin AKP'ye oy veren, ne halin varsa gör" demiyorum; ama merak ediyorum; bugüne kadar hep kendisine kötülük yapan politikalar izleyen partilere ve kendini temsil etmeyen kişilere oy veren fındık üreticisi,
eğer mağduriyeti tazmin edilmezse ne yapar?..