FKB ÇALIŞANLARININ LÜTFÜ BAYRAKTAR'A KARŞI HUKUK MÜCADELESİ SÜRÜYOR.
Fiskobirlik'ten son 4 yıl içinde Lütfü Bayraktar yönetimi tarafından işlerine son verilen çalışanların hak arama mücadelesi sürüyor. Bununla ilgili olarak gazetemize yazılı açıklama gönderen mağdur işçiler, Bayraktar'ın geçtiğimiz günlerde kendileriyle ilgili yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığını dile getirerek, kurumdan baskı sonucu mecburen ayrılmak zorunda bırakıldıklarını ve yargı sürecinin devam ettiğini söylediler.
İşte FKB işçilerinin yolladıkları açıklamanın tam metni:
Son zamanlarda Fiskobirlik Yönetim Kurulu adına görsel ve yazılı basında açıklamalarda bulunan Lütfi Bayraktar’ın açıklamalarını hayretle dinlemekte, okumaktayız. Konuya muhatap arkadaşlarımızla Lütfi Bayraktar’a cevap vermemek konusunda görüş birliği içersinde olduğumuzdan bu güne kadar sabrettik. Bu sabretmemizin nedeni ailemizden aldığımız terbiye ve Fiskobirlik çalışma hayatımızdaki “Fiskobirlik Kültürü’nden” kaynaklanmaktadır. Ancak çalıştığımız süre içerisinde ve özellikle son 4 yılda olduğu gibi işten ayrılış tarihimizi takiben psikolojik (mobbing) baskı ve itibarımızı zedeleyici davranışları gerek kurum içersinde gerekse dışarıda söylemlerinin sürekli devam ettiğini görmekteyiz. “işe yaramayan personelle yolarlımızı ayırdık”, “çalışmadan maaş alanlarla yollarımızı ayırdık”, “atıl personel”, “kurumu zarara uğratanlar” gibi açıklamaları duymazlıktan gelip sustuk. Ancak son açıklamaları bizleri derinden yaralamıştır. 460 arkadaşımızın hepsine ulaşamasak da ulaşabildiğimizle yaptığımız istişarelerde Lütfi Bayraktarın “Kamuoyuna Duyuru” adı altında yayınladıkları bildiride Fiskobirlik’in Tescilli Amblemini – logosunu- tanımayan yanlış logoyu bu açıklamaya koyan bir kurumun yöneticilerine cevap vermek doğru olmayacağı yönünde idi.
Ancak bizler bugüne kadar sustukça, O’nun devam eden ve bizlere göre tamamen yanlış olan açıklamaları bizleri yaralamış ve komuoyunu yanlış bilgilendirmiştir. Kurumdan baskı ve buna benzer uygulamalar sonucu mecburiyetten en son çare olarak işten ayrılmak zorunda kalan bizlerin ne tür baskı ve uygulamalara maruz kaldığımıza dair ispatlı belgeler bulunmakta olup, bu konu da bazı arkadaşlarımızla konuyu yargıya intikal ettirmiş bulunmaktayız. Bu baskı ve uygulamalar sonucunda işten ayrılmak zorunda kalan bizlerin emeklilik şartlarını doldurmamıza 7, 10 yıl veya daha üstü süresi bulunmakta, işini seven ve verilen görevi layıkıyla yapan kurumda imza yetkili veya yetkisiz unvanlarda bulunan bizler, Giresun da, dışarıda da iş imkânı varmış gibi neden işsiz kalmayı tercih edelim. Sizlere mantıklı geliyor mu? Baskı ve uygulamalar sonucunda, çalışma yaşantımıza başladığımız Fiskobirlik’te çeşitli unvan ve görevlerde bulunan bizler 2007 yılına kadar kurumun kurumsal kimliği ve atama, terfi ve bunlar gibi personel ile ilgili işlemler belli olmakta kimin ne görevde nasıl atanacağı önceden bilinmekte idi. Gerek bizden öncekiler, gerekse bizler iş hayatımızda kurumum menfaat ve çıkarlarını ön planda tutup, secimle gelen tüm yöneticilerimize kurallar çerçevesinde kurum kimliği emirlerini yerine getirmeye çalıştık. Ayrıca şu da bilinmelidir ki son 5 yıla damgasını vuran özellikle yetkili ve uzman personel (kooperatif müdür ve muhasebecileri dâhil) alttan yetişen ve kendini çok iyi yetiştiren işini layıkı ile yapan kişilerdir. Yönetimsel eleştirilere girmeme konusunda arkadaşlarımızın kesin kararı olmakla birlikte; Lütfi Bayraktarın seçim sürecinde 2007 de eski yönetimleri kötüleyenler unutmamalıdır ki; 2007 yılında en azından satılan bir kooperatif hizmet binası yoktu, personel ücretlerini almakta, öyle yada böyle siyasiler fiskobirliğe destek vermekteydiler. Bunun açık örneği de 2007 de TMO adına fındık alınmasıdır. Kurumun araçları satılmamış, kurumda çalışanlar, üreticiler, yönetimler arasında birlik beraberlik mevcut idi.
Sustuk sustuk ama bazı gerçekleri açıklamak gerektiğini son zamanlarda gördük. Sayın Tuncer Kasapoğlu (Eski Genel Müdür) Başkanlığında Seksiyon Müdürleri ve Müdür Yardımcıları ile ücret düşüklüğüne dair yapılan toplantı esnasında şu an Genel Müdür Vekili sıfatı ile görev yapan şahıs Lütfi Bayraktar ile Ankara’da yaptıkları görüşme esnasında bu ücret düşüklüğünü yapmasının sebebi olarak; “kimin benim yanımda olmadığını denemek maksadıyla yaptığını” toplantıda yer alan arkadaşlarımızdan İnsan Kaynakları Müdürü; “ne amaçla yapmak istediğini “ tekrar sorduğunda bu söylemini tekrar ifade etmiş, arkadaşlar “nasıl olabilir böyle bir şey “ dediğinde ifadesini toparlamaya çalışmıştır. Bizlerin çalıştığımız sürece buna benzer örnekler verebileceğimiz uygulamalara maruz kaldık. Lütfi Bayraktar’ın dönemine kadar senin onu adamı gibi davranışlara maruz kalmayan biz yetkili veya yetkisiz personeller ile yapılan toplantı esnasında birkaç arkadaşımıza “sen beni sevmezin , sen …. Adamısın” gibi söylemlerde bulunan bir yönetimle çalıştığımızı….. , “sizden ne kadar yağ çıkacağını bilirim…” vs söylemlerle karşı karşıya kaldığımızı, Lütfi bayraktar yönetiminin bizlere karşı bu tür söylemlerin artarak devem ettirebileceğimizi belirtmek isteriz.
Bayraktarın bizleri kurumun bu hale düşmesinde sebep olarak göstermesi bizleri derinden yaralamıştır. Konuyu uzatmadan özetleyelim. Kurumun içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları azaltmak için 2012 mayıs ayında hazırlanan denetim kurulu raporunu bahane göstererek bizlerden maaş indirimi istenmiştir. 1 yıl uygulanacağı belirtilen maaş indirimi uygulamasının 1 yıl sonra ne olacağı belli olmadığından, bizlerin görüşü alınmadığından ve kurum içersinde bazı kişilere bu dayatma uygulanmadığından (bazı kişilerin maaşı aynı kalmış, bazı kişilerde atama yapılarak maaşları korunmuş veya yükseltilmiştir) bizlerin tepkisi ile karşılanmıştır. Ayrıca aynı uygulamanın aynı şiddette iştiraklerde uygulanmaması, iştirakteki çalışanlara karşı Birlik ve bağlı kooperatifler bünyesinde çalışanların rencide edilmesi bizlerin eleştirilerine neden olmuştur. Bu aslında bir “silkeleme politikası” olarak ortaya atılmış bir işlemdir. “silkeleme politikası” olarak da üst düzey yöneticiler zaman zaman bu uygulamayı ifade etmiştir. Kaldı ki bahsi gecen denetim kurulu raporunda kurumun borcu 88.000.0000. Tl nin üzerinde olduğu belirtilmektedir. Bizlere suç bulanlar bu raporu irdelesinler. Bizler uygulamanın yanlış olduğunu ifade ederek, zaten 3 yıldır düzenli maaş alamayan, geçim için gerekli olan asgari parayı eş dost veya banka kredileri ile sağlayan, kira ve elektrik parasını ödeyemediği veya çocuğunu üniversite kazandığı halde okula kayıt yaptıramayan, okul kıyafeti alamayan buna rağmen mesaisine ve işine sadakatle bağlı personelin öncelikle bu sorunlarının giderilmesinin, uygulama yapacaksa herkesin uygulamaya dâhil edilmesi gerektiğini kendilerine ifade ettik. Bu ifadeler ve karşı beyanlarımız maalesef değerlendirmeye tabii tutulmamıştır. Hatta bazı arkadaşlarımızca içeride birikmiş ücret alacaklarımızın bir kısmından fedakârlık yapalım önerileri bile uygun görülmemiştir. Yönetim Kurulunun talimatı ile söz konusu çalışmayı, görevi gereği yapan İnsan kaynakları müdürüne sucun atılması da doğru değildir. Danışman olarak göreve getirilen eski genel müdürlerden Levent AĞCA bu çalışmanın içersinde bulunmuş olup, bir toplantı sırasında konu ile ilgili aleyhte görüş bildirmeye çalışan sayın Hava Ceylan’ın konuşmasına engel olmuştur. Şu da bilinmelidir ki ücret indirimi 1 yıl süre ile yapılacağı belirtilmesine rağmen bu dönemde atama ve bazı kişilere ek ödeme adı altında ödeme yapılması da işin ciddiyetine aykırıdır.
Şimdi basında yer alan 3 gün beklemediler olayına gelelim.
Ayrılış dilekçelerimizi kurumun yetkililerine verirken içerde birikmiş bulunan ücret alacaklarımız ile tahakkuk edecek olan kıdem tazminatımızın ne zaman alabileceğimiz konusunda bilgi almaya çalışmaktayız. Bu uygulama eskiden beri böyledir.
Ayrılacak personel arkadaşımızda ona göre işlem yapmakta kendini kendisine sunulan ödeme planı doğrultusunda ayarlamaktadır. Ancak Bizler baskı ve uygulamalar sonucunda işten ayrılmak zorunda kaldığımıza dair dilekçemizi sunduğumuzda 10 gün bekleyeceğimizi bunun sonucunda bizi ödemelerimiz konusunda bir plan sunulmamamsı halinde icraya başvuracağımızı beyan ettik. hatta bazı arkadaşlarımız bu süreyi daha uzun tutmuşlar, kurumun yetkililerine ulaşmaya çalışmışlar fakat kurumun yetkilileri kendileri ile görüşmede dahi bulunmamışlardır. Ancak bu süre içerisinde arayan olmadığını hatta bazı arkadaşlarımız bizzat kendilerine ödeme planı sunulmasını istediklerinde muhatap alınmamışlardır. Bu uygulamalar herkese eşit yapılmamıştır.
Kurumda eskiden atama silsilesi vardı. Senin emrine bağlı bir personel bir sabah sana talimat verecek duruma geldiğinde ne yaparsın? Ücret indirimini kabul etmeyenlerin müdürlükleri kapatıldı. İzne çıkartıldılar, uzman yapıldılar, hiç işe başlatılmadan bağlı kooperatife tayin edildiler. Zaman zaman kurumda kalan diğer yetkililer tarafından aranarak fikirlerinin değişip değişmediği sorulmuştur. Fikirlerimiz değişse ne olacaktı sorusunun cevabı, önceleri uygulamayı kabul etmeyip, izin, tayin ve gibi işlemlere maruz bırakılan, bu baskılar neticesinde fikirleri değişen arkadaşlarımız eski görev yerlerine dönmüştür.
Bu arada zaman zaman yapılan ücret ödemeleri tarafımıza aynı gün yapılmamış, ulaştırılan şikâyetler üzerine gecikmeli ve diğer personele ödenenden az olarak ödenmiştir. Yapılan uygulamalar karşısında dayanacak gücümüz ve imkânımız kalmadığından iş kanununun bize tanımış olduğu haklardan yararlanarak istifa dilekçemizi ayrıntılı olarak hazırlayarak kuruma sunduk.
Bazı arkadaşlarımız gerek kendileri, gerekse avukatları tarafından icraya vermeden ve içra surecinde birlik yetkililerini arayarak uzlaşma istemiş, bu istemler geri çevrilmiştir.
Hatta bazı arkadaşlarımız özellikle genel kurul delegelerine sunulan yönetim kurulu faaliyetlerini anlatan kitaplıkta yer alan kurumu icra yolu ile zarara uğratan kişiler arasında isimlerinin yer alması nedeniyle Fiskobirlik yönetim kuruluna yazı yazmış, iddiaların ispatlanması, ispatlandığı anda almış olduğum paranın geri iade edeceğimi, ispatlanamadığı anda yasal işlem başlatacağımı bildiren yazı yazmışlardır. Ancak yine yönetim kurulu başkanı bu iddialara cevap vermemiştir.
Şu an kurum aleyhine açmış olduğumuz davalar bulunmaktadır. Kaldı ki biz hak arayışı içindeyiz. Eğer haklı değilsek adalet önünde hesap vereceğiz.
“Sağda solda konuşuyorlar” ifadesine de açıklık getirelim. Evet bizler mağduruz. 2007 den bu yana işinden ayrılmak zorunda bırakılan 460 kişi adına gayret içersindeyiz. Lütfi Bayraktar konuyu bilmiyorsa tekrar özetle anlatalım. 2000 yılında çıkartılan 4572 sayılı yasanın elimizden aldığı ve sadece bakanlıkta çalışmakta olunan 230 kişiye tanımış olduğu devlet memuru olma hakkımızı geri almak için vekillerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı bilgilendirmek, destek almak için uğraşıyoruz. Bu yolda önemli yol kat ettik. Son aşamalara geldik. Sayın Nurettin Canikli bu işlemin yakında uygulamaya sokulacak personel reformunda değerlendirilebileceği yönündeki olumlu sözleri de bizleri mutlu etmiştir. Bizim kimseyi kimseye şikayet etmek gibi bir derdimiz yoktur.
Herkes yaptıkları ile anılır. Gazete arşivlerine bakmak, daha önce söylenenleri tekrar okumak kişilerin ne olduğunu anlamak için yeterlidir.
Yıllarca kuruma hizmet etmiş olan, imza yetkili unvanlarda çalışarak içeride dışarıda kurumu layıkıyla temsil eden, çalıştıkları sürece herhangi bir cezai işleme maruz kalmayan, bu kişilerin kuruma girişleri yasak edilerek müracaata isim listeleri sunulmuş, ayrıca Genel Müdürlük ve Fiskomar garaj ünitelerine araçlarının park edilmeleri yasak edilmiştir.(Kooperatif yönetimlerine yazılan yazılar ile bu arkadaşlar şikayet edilmiş, genel müdürlük müracaat kaplarına isimleri yazılarak içeri girişleri önlenmiştir) Bu personelin suçu nedir? Bugünkü yönetime göre alacaklarından dolayı kurumu icraya vermeleri? Gerçek bumudur? Hayır kurumda çalışırken bazı yapılan iş ve işlemlerin karşısında durduklarından bazı kişileri rahatsız ettiklerinden mi? Bu personel çalıştığı sürece yaklaşık 4 yıldır maaş alamadığında ev kirasını veremez, kredilerini ödeyemez, faiz borcu batağına düştüğünde Mali İşler Müdürlüğüne ödeme emri veren şahıslardan 100 TL.yi nasıl şartlarda istedikleri ancak belli kişilere yüksek meblağlarda ödeme yapılırken bizlerin nasıl geçindiğini düşünmeyen bu şahıslar kurumu düşünür oldular. Bu ayrılan toplam personel irdelendiğinde her birinin neden işten ayrılmak zorunda kaldığı Lütfi Bayraktar’ın bu söylemleri ve basın açıklamalarında ki ifadelerinin yalan beyanatlarla dolu olduğunun göstergesi olacaktır. Emeklilik hakkımıza uzun süre var iken başka geçim kaynağımız bulunmamakta iken nasıl bir baskı ve uygulamalara maruz kalarak işten ayrıldığımızı gösteren belgeler elimizde mevcuttur. Bu basın açıklamaların karşısında bizlerin bu yalan beyanata karşı basın açıklamamızı yayınlamanızı kişilerin sırf hukuk kuralları çerçevesinde hak arayışına girmeleri neden kişileri rahatsız etmektedir. Buda ilginçtir.
Saygılarımızla
Fiskobirlik Eski Çalışanları