SEÇİME GİDERKEN…
Cumhurbaşkanı’nın erken seçim baskısı sonuç verdi.
Bu güne kadar hükümet kurulmaması için her şeyi yapan Erdoğan, Davutoğlu ile süreyi doldurduktan sonra, görevi CHP’ye de vermedi.
Bu teammüllere aykırı demokrasilerde görülmeyen diktacı, oligarşik bir yaklaşımdır. Erdoğan’ın karakteri dışında her şeye terstir. Yetki gaspıdır.
Oysa bugün Türkiye’de hükümet kurulması olasılığı vardır.
Ama anlaşılıyor ki AKP, kendi kurduğu düzenin ‘sırlarının’ bir başka siyasi kadrolar tarafından öğrenilmesini istemiyor. 1 saat bile başka bir hükümete görevi bırakmak istemiyorlar.
Sonunda işte bugün, az önce Yüksek Seçim Kurulu 1 Kasım’da seçim yapılmasına ilişkin taslağı siyasi partilerin görüşüne sundu.
Seçim olacak…
Bu demek ki şu anda ülkede yaşanan kaos sürecek.
Erdoğan’ı başkan, AKP’yi tek başına iktidar yapmayan Türk halkının kararını beğenmeyip reddediyorlar; ortaya koyduğu koalisyon iradesini hiçe sayıyorlar.
3 aydır ülkede yönetim ve otorite boşluğundan doğan ölümler, çöken ekonomi umurlarında değil.
Aynı sonucun çıkacağını bile bile sırf bir kişi istedi diye ‘seçim diyorlar.
Peki bunun bedelini kim ödeyecek.
Bu yıl başından beri seçim ekonomisi uygulanıyor. 2 seçim arasında 6 ay olacak. Yani yaklaşık 1 yıldır bu ülkeyi sorumsuz ‘müstafi’ bir hükümet yönetiyor olacak.
2016 yılı bütçesi hazırlanmadı. Devletin bütün iş ve işlemleri durdu.
Başbakan, bakanlar tam bir keyfiyetle kararlar alıp uyguluyor.
Türkiye batsın, onlar kurtulsun. Gerisi önemli değil.
Seçim olacak…
Nasıl olacaksa…
Çünkü Türkiye’nin iki bölgesinde coğrafyasının üçte birinde devlet hakimiyeti yok. Bu bölgedeki 6 ilinin ilçelerinde hain örgüt özerklik ilan etti. 12 il arasında karayolu denetimi bu örgütün elinde.
Ateşin, bombanın ortasına, savaş cephesine sandık koyup oradan alınacak sonucu nasıl ‘seçmen iradesi’ diye sayacaksın?
Can güvenliğinin olmadığı yerde seçim güvenliği nasıl sağlanacak?
Bu erken seçim değil, keyfi seçimdir…
Yazıklar olsun.
Artık inanıyorum ki; Türkiye’nin kurtuluşu AKP’den kurtulmaya bağlı.
E peki, sen ne düşünüyorsun sevgili halkım?
Ufuk Kekül-20.08.201