İNSANLAR BARIŞA BARIŞA
Her birimizin “barış” sözcüğü ile ilişkisi..farklıdır.
Benim Barış sözcüğü ve onun içerdiği anlamlarla ilişkimin özel bir tarihi var. Her şeyden önce dünya görüşü olarak Barışseverim.
Barış dünya halklarının olmazsa olmazı evrensel bir olgudur.
Barışın hem sözcük anlamını hem de içeriğini anlamak ve hayatımıza tercüme etmek günümüzün en temel insani görevidir.
Bugün 1 Eylül “Dünya Barış Günü” dünyada, Ortadoğu’da ve ülkemizde savaşlar ve çatışmalar son bulur ve annelerin gözyaşları diner. Umarım bu güzelim dünyada din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmadan herkes insanca eşit ve özgür bir yaşam sürer.
Bir Atasözü “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa “der. Bu cümleye bir başka cümle de ben eklemek istiyorum; İnsanlar Barış’a Barış’a…
Barış talebimizi bir kez daha inat ve ısrarla vurgularken; Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Giresun İl Temsilcisi olarak benim de içinde yer aldığım Giresun Kadın Platformu’nun Barış Günü için yaptığı basın açıklamasını paylaşıyorum: “Yine 1 Eylül “Dünya Barış Günü”, yine 1 Eylül’ü Ortadoğu’da ve coğrafyamızda kanla, savaşla karşılıyoruz. Biz bugünün, silahların hiç çıkmayacak kadar derinlere gömüldüğü, akan kanın sustuğu, bir daha savaşların olmadığı ama kanlı geçmişin de sırf ders olsun diye hatırlandığı bir gün olmasını dilerdik. Ne yazık ki dileğimizi, bir başka hüzünlü eylüle gönderdik. Bu Eylül’de de biz, sıcak, canlı bir savaşın tanığı ve mağdurları olan biz, her 1 Eylül’de olduğu gibi, vatanın değil de insanın sağ olduğu, siyasilerin iktidar hırsı uğruna, kirliliklerini örtmek uğruna gencecik insanları, çocukları kurban etmediği bir dünya özlemini dile getireceğiz. Kimi yerde bu özleme saldırılacak, umutlarla savaşılacak, kimi yerde ise çığlık atamayan mağdurların çığlığını taşıyan bir avuç insan olacağız, meydanlara inip çığlığımızı meydanlara bırakıp sessizce dağılacağız. Elbette o esnada da insanlar ölecek, kimimiz görevimizi yapmanın rahatlığıyla korunaklı yaşamlarımıza dağılırken, kimimizin evlerine ateşler düşecek. Hep biz öleceğiz. Siyasi rant peşindeki siyah elbiseliler, cenazeleri seçim mitingine dönüştürecek, timsah gözyaşlarıyla hamasi nutuklar atıp, hep yoksulluk görmüş, hep itelenmiş şehit ailelerine, “Ne mutlu ki şehit ailesi oldunuz” diyecek ve itiraz eden olursa da bu kanlı oyuna telefon üzerinden fütursuzca, vicdansızlıkla, kibirli bir şekilde “kardeşin de bu mesleği seçmeseydi” diyecek. Hayır, hayır, her seferinde böyle olmamalı. Sormalı, kardeşi ölen yarbay gibi sormalı: “Çözüm diyenler neden şimdi sonuna kadar savaş diyor.” 7 Haziran’dan sonra ne oldu bu ülkede? Biz bu sorunun cevabını biliyoruz. Bizi kana, gözyaşına mahkum edenler de bilmeli ki bu oyun tutmayacak. Seni başkan da yaptırmayacağız, savaş da yaptırmayacağız. Biz sarayı değil barışı sevdik… Kirli bir oyun oynanıyor ve biz kadınlar, bu kirli oyunun aleti olmayacağız. Her şehit cenazesinden sonra “vatan sağ olsun” demeyeceğiz. Bir anne için vatanı evladıdır. Hayatın en temiz canlarına, çocuklarına kıyılıyorsa bu ülkede, bu vatan “sağ” olmaz. Bu vatanın yaşaması için önce insanların yaşaması lazım. İlla da istediğiniz savaşsa kuralını biz koyalım. En ön saflarda bir yazarın dediği gibi, savaş isteyen sorumsuz siyasilerin çocukları olsun, fakirin değil. Bak o zaman bu kadar kolay savaş istenir miydi? O zaman bir kadın ve anne olan Emine Erdoğan şehit ailelerine “sabır acı ama meyvesi tatlı” sözünü edebilir miydi? Biz kadınlar diyoruz ki: “Buyur bu kadar tatlı meyveyi önce sen ye, istemeyiz ama önce senin evladın şehit olsun” Ama biz biliyoruz ki, kuralını kendimizin koymadığı bir savaşta, astsubay kadının şehit annesine söylediği gibi: “Zengin asker de olmaz, şehitte olmaz!” Onca ölüme, onca yenilgiye rağmen yine de umutsuz değiliz! Elbette bu coğrafyaya, ülkemize barış gelecek. Barışı getirecek olan ise yoksul olduğu için asker olan, yoksul olduğu için polis olan, etnik ve cinsel kimliğinden dolayı aşağılanan ötelenen, yok sayılan, hakkı yenen insanlar olacak. Bu ülkeye barışı, acılı yarbayın haykırışına ses veren, neden hep bizim evlatlarımız ölüyor diyen ezilen yoksullar ve analar getirecek. Giresun Kadın Platformu olarak son söz diyoruz ki, hiç kimse bizi evlat acısıyla sınamasın. Artık acımız o kadar büyük ki, hiçbir kutsal mertebe bu acıyı örtmüyor. Silahlar her iki taraf içinde şartsız susmalı, barış konuşmalı! Susmalı ki yaralarımızı saram. Susmalı ki bir arada yaşamı yeniden örelim. Herkesin doğal yollarla öldüğü bir vatanda el ele verip, barışın, umudun, güzel günlerin türküsünü söyleyelim.”