ÖZGÜR BASIN, ÖZGÜR TÜRKİYE DEMEKTİR
Hayat akıp giderken sorunlar da artan hızla çoğalıyor. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde de durum aynı.
Savaşlardan, baskılardan, göçlerden, işsizlikten ve adaletsizlikten kaynaklı oluşan sorunlar kuşkusuz insan yaşamını zorlaştırıyor. Doğayı, doğal gidişatı sekteye uğratıyor.
BARIŞ İSTEMEK İNSANLIK GÖREVİDİR
Savaşlar dur durak bilmiyor. Özellikle de Orta Doğu’da. Her gün onlarca insan bombaların hedefi olmakla, denizlerde boğulmakla yaşamını yitiriyor.
Ülkemizin bir coğrafyası da yangın yeri.
Haber bültenlerinin ilk gündemi. Asker, polis, sivil hergün ölüm haberleri… Bitmeyen, bitirilemeyen kör bir dövüş… Ölüm, kan ve gözyaşı istemiyoruz. Barış diyoruz, barış… Ve barış istemek insanlık görevidir.
Şüphesiz kadın cinayetleri de gün aksatmadan, dur durak bilmeden işleniyor, çözüm üretilemiyor. Aile Bakanı ise “şiddet yok, algıda secicilik var” diyerek akıllara durgunluk veriyor…
KAŞIKLA VERİP, KEPÇEYLE GERİ ALINIYOR
İşsizlik ve adaletsizlik ise insanları umutsuzluğa sevk ediyor. Yılın belli dönemlerinde çalışana, emekliye yapılan zamlar, daha verilmeden başka hizmetlere, ürünlere yapılan zamlarla mislisiyle geri alınıyor. Piyasa deyimiyle kaşıkla verilip, kepçeyle geri alınıyor.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, vicdansızlığın açık göstergesi aslında. Kimileri yiyor, kimileri bakıyor. “Kral da, dilenci de aynı iştahla acıkıyor” oysa… Düşünün; bir vatandaş sigortaya 5 bin 300 işgünü prim ödüyor, emekliliğini isteyince asgari ücretin altında maaş bağlanıyor. Sonra da çıkıp adaletten! söz ediliyor.
Örneğin; 2016’ya girerken gerek hükümetin vaadi, gerekse rutin zamlarla maaşlara bir miktar artış yapılmıştı. Ama hemen akabinde ulaşıma, elektriğe, suya, ete, süte, ekmeğe, benzine, sigortaya yapılan zamlar, maaşa yapılan zamları alıp sildi süpürdü.
Zam; daha da yoksulluk, daha da sefalet demek. AKP hükümetinin vermeden almasının adaletle, hukukla, vicdanla bağdaşır bir yanı yok. Bu bir insan hakları ihlalidir.
İşsizlerin sorununa çözüm üretilmediği gibi, emekçi halk açlık ve yoksulluk sınırının altında bir ücretle yaşamaya mahkum edilerek perişan ediliyor. Yağmur gibi yağan bu zamlar geri çekilmeli, ya da ücretlere artış yapılarak, denge sağlanmalı.
ÖZGÜR BASIN, ÖZGÜR TÜRKİYE DEMEKTİR
Diğer yandan düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde de engelle had safhada. Yazdığından, konuştuğundan dolayı insanlar hapis yatmakta, ifade vermekte.
Ayrıca ülkemizde onlarca gazeteci cezaevinde.
Örneğin; sadece mesleklerini yaptıkları için gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” istenmekte. Emin olun dava açanların dışında hiç kimse bu senaryoya inanmamaktadır.
Bu uygulamanın içeriğinde ilkel, politik bir suçlama ve öç alma anlayışı yer aldığı düşünülmekte. Tutuklanmaları bile hukuk dışı olarak ifade edilmekte ve bu davanın derhal geri çekilmesi istenmekte.
Hepimizin malumu, dünya basın özgürlüğü raporunda geçen yıl Türkiye için kullanılan “kısmen özgür” ibaresi bu yıl “özgür değil” şeklinde yer aldı.
Bu ibare vahim bir ifade.
Bilinmelidir ki; özgür basın, özgür Türkiye demektir. Bir gazeteci ve bir meslek örgütü temsilcisi olarak ben “özgür basın, hemen şimdi” sloganını en üst perdeden haykırıyorum…
ÇGD GENEL BAŞKANI 13 ŞUBAT’TA GİRESUN’DA
Yazımı sonlandırırken bir duyuru yapmak istiyorum; Giresun İl Temsilciliği görevini onurla yürüttüğüm Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) Genel Başkanı, Mülkiyeliler Birliği Yüksek Danışma Kurulu üyesi Sayın Abakay son çıkan kitabı Devr-i Sultan’ı 13 Şubat Cumartesi günü saat 14.00’da Giresun’da imzalayacak.
Aynı gün aynı etkinlikte Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Işık Kansu da yer alacak.
Organizeyi Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Giresun Şubesi yapıyor. Emeği geçenlere şimdiden teşekkürler…
Değerli Genel Başkanım, kıymetli abim sevgili Ahmet Abakay ve Işık Kansu’nun imzasında buluşmak üzere…