TERÖR VE DEMOKRASİ
Terörizm demokratik parlamenter sistemi, örgütlü toplumu, farklılıklarıyla bir, beraber olmuş, kaynaşmış halkları istemez. Çünkü bu halklar demokrasiyi özümsemiş, kültürünü benimsemiştirler, onun nimetlerinden yararlanmış bir toplum düzeninde terör amaçlarına ulaşamaz.
Terörün beslenip gelişeceği örgütlenme ve eylem alanı bulacağı ortamlar demokrasi dışı yönetimlerdir.
Nitekim her darbe öncesinde ve sonrasındaki dönemlerde böyle olmuştur. Demokratik hak ve özgürlüklerin askıya alınması, hukuk düzeninden uzaklaşılması terör, anarşi ve kaosu azdırmıştır.
PKK 12 Eylül faşizminin ürünü değil mi?
Doğu ve Güneydoğuda halkların kardeşliğini, barışı, demokrasiyi savunan legal örgütlenmeler, demokratik kitle örgütleri partiler kapatılınca,yöneticileri cezaevlerine doldurulunca bu faşist, hain örgüt palazlanıp güçlenmedi mi?
IŞİD, demokratik bir ülkede değil, diktatörlükle yönetilen coğrafyamızdaki ülkelerde emperyalistlerin kara gücü olarak doğdu. O ülkelerden katil ihraç ederek demokrasiyle yönetilen ülkelere saldırdı. Saldırdıkça ordulaştı, baş edilmez hale geldi, artık devletleşmek istiyor.
FETÖ de aynısı… Kökleri eskide, RABITA’da ama iktidarı ele geçirme mücadelesi 12 Eylül sürecinde olgunlaştı.
Eğer demokrasimiz güçlü olsaydı, FETÖ devletin kılcal damarlarına kadar sızabilir miydi? Siyasal yönetimler, bu illegal örgütlenmenin paydaşı olabilir miydi?
Bu örgüt emperyalizmin "yeşil kuşak", "ılımlı islam modelini" eğitim üzerinden bir politika haline getirerek coğrafyamızda, Afrikaya kadar 140 ülkede uygulamadı mı?
IŞİD, PKK, DHKP-C, FETÖ ve diğer bütün terör örgütleri, varlıklarını sürdürebilecekleri, kolayca zafiyete uğratıp, zayıflatıp yıkacakları, yönetim biçimlerini tercih ederler.
Onlar bir adamlı sözde demokrasileri, adı cumhuriyet olan yönetimleri isterler.
Çünkü…
Bir adam…
Bir kişi…
Çekersin koltuğunu düşer.
Bir kişinin kendinde topladığı güçleri ve yetkileri ele geçirmek kolaydır.
15 Temmuz'da gördük. Emperyalizmin istilacı gücü FETÖ, eğer ülkemizde parlamenter demokrasi değil de, Anayasa değişikliği paketinde tanımlandığı şekliyle bir kişinin iktidarı olsaydı başarılı olmayacak mıydı?
Hep birlikte sahip çıkmadık mı demokrasimize, demokrasimizin bizi temsil eden kurumlarına?
Cumhuriyetimizin 93 yıldır darbeler, muhtıralar, kalkışmalara, onca tehdit ve saldırıya rağmen dimdik ayakta kalması, kör-topal da olsa hak, hukuk ve özgürlükleri, kurumları gelişmemiş olsa da demokrasiyle yönetiyor olmamızdandır.
16 Nisan’da yapılacak halk oylamasında Anayasa tasarısındaki 18 maddenin ne içerdiğini, neleri alıp götürdüğünü neleri getirdiğini tartışmak yerine, daha da sadeleştirme yaparak getirilmek istenen rejim demokrasiye ne kadar katkıda bulunuyor, bu soruya yanıt aramak gerekir.
Bu soruya cevap bularak tercihini hayırdan yana kullanacak olanları terörist ilan etmek, terörist örgütlerle hareket ettiklerini söylemek, gerçek dışı bir söylem olduğu kadar, hayırları artıracak stratejik bir yanlışlıktır da…
Kaldı ki, OSLO, Dolmabahçe, İmralı-Kandil ekseninde HDP-PKK ile yürütülen ‘çözüm süreci’ ve ‘FETÖ’ ile 17-25 Aralık’a kadar süren birliktelik bir kambur olarak dururken başkalarına terörist lafı bumerang olarak geri döner.
Bunun üzerinden yaratılan algılar ters teper.
Sadede gelelim: Teröristler referandumda sandık başına gitmeyecekler, çünkü her şeyden önce seçmen değildirler.
Halk gidecek, halk…
Eğer gitseler de hayır diyeceklerini de sanmıyorum.
Onların yerine, onlar adına oy kullanacaklara gelince…
Onları ikna edecek olan, metindeki 'Başkanın' bir kararnameyle yerel yönetimler kurma hakkının olmasıdır. Bunun pazarlığıyla 'çözüm süreci' yürütmediler mi?
Sonuç olarak terör sadece demokrasinin düşmanı, onun dışındaki bütün yönetimlerin dostudur.
16 Nisan’da ne sonuç çıkar bilemiyoruz ama ben eninde sonunda terörün yenileceğini demokrasinin kazanacağını umuyor ve diliyorum.