Giresun

SALİHA YAYLA YAZDI: ÜÇ OYUN, ÜÇ ALKIŞ

SALİHA YAYLA

Biz sinema ağırlıklı büyüyen bir kuşağız. Kasabada ve şehirde cümbür cemaat gidilen sosyalleşme aracı olan filmleri, yazlık ve kışlık sinemaları kim hatırlamaz? Tiyatronun ise daha sonra hayatımıza girdiği ve sinemaya göre “gölgede” kaldığı söylenebilir. Ne var ki zaman içinde şehir ve kasabalardaki sinema salonlarının birer birer kapanmasına karşın, az ama öz olan tiyatroların ısrarla yoluna devam ettiğini gördük, yaşadık.

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde haftaya yayılan gösterimlerde üç oyun izlemeye bu duygularla da gittim. İlk izlediğim oyun, 30 yıl önce perdelerini açan Bulancak Sanat Tiyatrosu’nun (BST) “Uysal Yurttaş Projesi” idi. Tiyatronun kurucularından, Karadeniz Tiyatrolar Birliği Başkanı Ömer Mustafa Yılmaz’ın davetiyle izledim.  Amatör, yerel bir tiyatro olan ve tiyatro emekçisi rahmetli Mürsel Gülmez’in büyük emeği bulunan, Sadri Alışık Anadolu Tiyatrosu Jüri Özel Ödülü’nü de alan BST, Hasan Öztürk’ün yazdığı, Hakan Alkan’ın sanat yönetmenliğini yaptığı, Şenol Yaşar’ın yönettiği “Uysal Yurttaş Projesi” oyununun büyük beğeni topladığını tarihe not düşmeliyim. Alaattin Çolakoğlu, Fatma Gündoğdu, Harun Gündoğdu, Ebru Anapa, Haldun Azak ve Samet Dervişoğlu’nun muhteşem performansıyla sahnelenen bu oyunun anafikri şöyle özetlenebilir:

“Yurttaşlarını uysallaştırarak her şeye boyun eğer duruma getirmek isteyen bir iktidar ve buna direnen insanların öyküsü. “Başkan”ın buyruklarına uymayıp bir çöplükte açlığa ve yokluğa tutsak edilen insanlar arasında zaman içinde gelişen ilişkiler ve ortama uyum sağlayabilme gücü. Bu temaya odaklanan oyun seyirciyi insan olma onuru ve sorumluluğu ile yüz yüze bırakıyor ve yüzleşmeye davet ediyor. Bir yanda şiddet, açlık, pislik, baskı, aşağılanma, ihanet, cinayet ve ölüm; diğer yanda sevgi, dostluk, yardımlaşma, umut ve doğum…”

İzlediğim ikinci oyun ise; 15 yıldır sahnelerde olan, “Bizim Ersin”le özdeşleşen Kayıp Oyuncular Tiyatro Topluluğu’nun  “Alevli Günler – Çifte Kavrulmuş” adlı oyunuydu. Yazarı Irmak Bahçeci, Süpervizör Süleyman Atanısev olan oyunu yönetmen Ersin Özdemir ve oyuncu A. Kerim Oğurlu’nun davetiyle izledim. Ersin Özdemir, A. Kerim Oğurlu, H. Murat Aydın ve Selçuk Yılmaz oynadığı oyun ve oyuncuların performansları alkışları hak ediyor. Farklılıklara, baskılara rağmen yana yana yaşayabilmenin güzel bir örneğini sunan “Alevli Günler” inanç özgürlüğünü masaya yatırarak; dili, dini, inancı ne olursa olsun öncelikle “insan olmayı” ve farklı düşüncelere saygı duyulması gerektiğini seyircinin yüzüne çarpıyor.

Oyunun hikayesi şöyle: “Şaman inancına sahip bir profesörün son isteğini yerine getirmek için bürokrasiyle uğraşan üç arkadaşın hikayesini anlatan oyun; üç çocukluk arkadaşının hayatı, Şamanizm'e inanan arkadaşlarının lenf kanserine yakalanmasıyla şaşırtıcı bir safhaya dönüşüyor: İnancı gereği öldükten sonra yakılmak isteyen profesör, bu görevi en yakın arkadaşlarına havale ediyor. Lakin arkadaşlarıyla birlikte önce Diyanet'e, sonra nüfus müdürlüğüne giden, en sonunda adalete sığınan profesör, bürokratik engellere takıldığından isteği yerine getirilemeden ölüyor. Başvurdukları her yerde komik muameleye tabi tutulan üçlünün aslında dramatik ve trajik hikayesi”

 İzlediğim üçüncü oyun da; 1988’de sahne açan Giresun Belediye Şehir Tiyatrosu’nun (GBŞT) “Vurgun” adlı oyunuydu. Neil LaBute’nin yazdığı, Doğan Turan’ın yönettiği oyunda; Eray Aktaş, Duygu Aydın, Serkan Kayacık ve Leyla Tural’ı oynuyor. Dört yıldır GBŞT’nin sanat yönetmenliğini yürüten Doğan Turan’ın davetiyle izlediğim, ilk yönetmeni adını taşıyan Vahit Sütlaş Sahnesi’nde seyirci ile buluşan oyunla GBŞT, gelenekselleşen “Tiyatro Günleri”ne imza atıyor. Oyun üç farklı hikayeden oluşuyor.

Hikaye şöyle: “Bir arkadaşa, bir dosta ya da bir yabancıya ayıkken, bunalımdayken, hatta sarhoşken bile anlatılamayacak itiraflardan oluşan oyun, farklı zamanlarda aynı odada kesişen üç farklı şiddet hikâyesini ve dört kişinin itiraflarını konu ediyor. Karışık, yer yer komik ve trajik, günümüz hikayeleriyle bezeli oyunun süresi uzun ama etkisi kuvvetli”

Yeşille mavinin dans ettiği, doğal, tarihi, kültürel ve turistik yerlerin ve mekanlarının yanı sıra kültürel ve sanatsal mirasına sahip mitolojik hikayesi olan Giresun, aydınlar, kültür insanları çıkaran bir kent. Ne üzücü ki bunca kültürel mirasa sahip bu güzel kentin, bir kültür-sanat merkezinden yoksun olması yaman bir çelişki oluşturuyor. Tiyatro ve sanatseverlerin ortak duygusu olarak bu eksikliğin en kısa zamanda giderilmesi için yetkilileri duyarlılığa davet ediyoruz.

İzlediğim üç oyunu alkışlıyor, gelenek olduğu üzere, “Bütün güller size” diyor ve ekliyorum: Perdeleriniz hiç kapanmasın. Seyirciniz çok, başarılarınız ve alkışlarınız daim olsun…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir