Manşet Üstü

SUÇSUZLUK VE CEZASI

İçeriğine girmeyeceğim. Özeti şu…
Nurettin Canikli’nin Fetullah Gülen’e ABD’de oturum izini alması için açılan davanın duruşmasında bir gurup milletvekili ile birlikte kefil olması, FETÖ’den aranan bir şahısa ait AKP il binasına 15 Temmuz sonrası Canikli’nin ve Cumhurbaşkanının pankartının asılmasına ilişkin yaptığım iki haber nedeniyle hakkımda açılan dava sonuçlandı.  
Herkes yapmıştı, ulusal, yerel medya…
Ama dava bana açıldı. 
Mahkeme de yaptığım bu haberler nedeniyle Canikli’ye ‘basın yoluyla hakaret’ ettiğim yönünde kanaat oluşturarak ceza kararı verdi. 
Ancak karar şimdilik ertelendi. 
Meali şu: Eğer bundan sonraki yazılarımda, haber ve yorumlarımda, birilerinin beğenmedikleri bir cümle olursa, suç duyurusunda bulunacaklar ve ben aynı suçu işlemiş kabul edilerek yargılanacağım ve cezam o zaman uygulanacak. 
Yani ‘güya’ elim kolum bağlandı. Amaç da bu değil miydi zaten.
Ancak öyle olmayacak tabi. Fırsat bulduğumda, mesleğimi profosyonel olarak yapma alanına kavuştuğumda gazeteciliğin doğasında var olan eleştiri, sorgulama ve kamu adına görev yapma anlayışıyla yazmaya devam edeceğim.

Şu andaki görevlerimde de bu özeni göstereceğim.

Olağanüstü koşullardan geçiyoruz.Normal bu 'ceza'. 
Ödül verecek değillerya!..
Ama bu cezayı ben ceza olarak değil,  33 yıl şan, şeref, onurla ve bedeller ödeyerek sürdürdüğüm mesleğimin madalyası, bir unvanı olarak kabul ediyorum.
Bu dava süresince bir kez daha, ama bu sefer mahkeme salonunda basın ve halkın haber alma özgürlüğünü savunma fırsatı buldum. Toplumda giderek yaygınlaşan hak, hukuk, adalet taleplerinin haklılığına bir kez daha inandım ve siyasallaşmamış, kararlarında özgür, bağımsız adil yargının hukuk düzenini korumada ne kadar önemli bir işlevi olduğunu gördüm, anladım. 
Ayrıca hazırlık soruşturmasından başlayarak, davanın diğer aşamalarında mahkemeye sunduğum ancak savunmamın bir parçası olarak görülüp değerlendirilmeyen, Giresun’daki FETÖ örgütlenmelerini, kişilerini ve ilişkilerinden oluşan bilgi ve belgeleri hem tutanaklar aracılığı ile tarihe not düştüm, hem de Cumhurbaşkanı, diğer ilgili kurumlara ilaveler yaparak göndererek bir görev ve sorumluluğu yerine getirdim.
Tüm bu süreçte benimle birlikte olan bana hukuki destek veren HUKUKÇU AVUKATLAR Emel Bodur Kılıç ve Ufuk Kılıç’a, davaları takip eden, arayan, mesaj yollayan yanımda olduğunu hissettiğim gazeteci meslektaşlarıma, Gazeteciler Derneği'ne, dostlarıma ve okurlarıma, Milletvekilimiz Bülent Bektaşoğlu'na çok teşekkür ediyorum. 

‘Devran dönecek’ dedi birisi. Evet, devran demokrasiden, hukuktan yana dönecek ve bu günler geride kalacak. 
Kötünün ömrü vardır, biter ama iyilik sonsuzdur bitmez…
İyiyiz biz…
Ve…Tarihi haklılar yazar, güçlüler değil… 

Sevgiyle kalın…
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir