Giresun

Eylül…

Biraz hüzün kokar Eylül. Biraz kırgınlık, biraz aşk. Ama en çok yalnızlık kokar…!

1 Eylül’dü; Barış Günü. 1 Eylül’dü; Adli Yıl’ın açılışı. 1 Eylül’dü; Edebiyatın Çınarı Vedat Türkali’nin sonsuzluğa uğurlanışı…

Barış; Dünya halklarının en çok ihtiyacı olan evrensel değer. Bunca ölüm, kan, gözyaşı ve acının olduğu yerde, tarifsiz kederler içindeyken dünya, Barış Günü nasıl kutlanır ki? Ancak savaşların, çatışmaların, kanın, sömürünün durması için barış temenni edilir. Barış için daha fazla mücadele edilmesi gerekliliğinin altı çizilir. Anaların gözyaşlarının dinmesi için insanlık ailesine çağrı yapılır.

Hukuk; Hepimize lazım olan evrensel bir değer. Hukukçular adalet dağıtıcıları olduğuna, adalet de mülkün temeli olduğuna göre; kılı kırk yararak adalet dağıtılması, yargının da kuşkusuz bağımsız olması tek temennimizdir.

Yargı hiç kimsenin, hiç bir gücün tekelinde olmamalıdır; Ekonomik, sosyal, politik, siyasal bütün alanlardan sıyrılmalı, asla müdahale edilmemelidir. Hele de ülkemizin çok zor dönemden geçtiği bugünlerde bu hassasiyete daha da fazla önem verilmelidir.

Toplumsal tarihin, edebiyatın ve sinemanın duayenlerinden Abdulkadir Pirhasan, nam-ı diğer Vedat Türkali’yi 1 Eylül 2016’da uğurladık sonsuzluğa… 2006 yılında Samsun’da bir söyleşisine katılmış, ardından yazdığım yazı hem Ada dergisinde, hem de (Samsunlu oluşundan dolayı) Samsun Valiliği’nin Samsun Sanat Atlası adlı kitapta yayınlanmıştı. O yazımda da belirttiğim gibi; Vedat Türkali 97 yaşına dek ezilenlerden, sömürülenlerden, ötekileştirilenlerden, haramilerin saltanatını yıkmak isteyenlerden yana bir savunma hattında yaşadı. Bir Gün Tek Başına kalsa da; Toprağı bol, ışıklar yoldaşı olsun…

Evet; Eylül kapıda, mevsim Sonbahar…
“Her ömrün bir Eylül’ü vardır. Onca yaşadım. Şimdi bildim” der, Murathan Mungan. Evet, büyük kabuklar bağlayan ama hep acıtan, hep kanatan 12 Eylül var yaşamımızda! İşkence tezgahlarının, darağaçlarının kurulduğu, demokrasinin askıya alındığıı, sonsuzluğa dek izleri silinmeyecek, tarihin kara günlerinden 12 Eylül! Kan ve gözyaşının sel olup aktığı yıllar!

Nice şairler, ne şiirler yazmışlar; Onca yaşayıp, şimdi bildikleri bütün Eylüllere dair. Örneğin; Nazım Hikmet, Cemal Süreya, İlhan Berk ve Edip Cansever… Hüzünlü, aşk ve toprak kokulu, daha yalnız, daha deli, daha kimsesiz zamanların baştacı Eylülleri…

Hazan, hüzün mevsimi Eylül kapıda… Yağmurlu günler, sararıp dökülen yapraklar, hırkalar, battaniyeler, uzun geceler, çinekoplar, incirler, üzümler hoş geldi…

Dünyanın çocukların gözbebekleri gibi güzel olması, sevgi ve barışla dolması dileklerimle; Ve sen yine hoş geldin Eylül…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir