Ayvasıl liman ile Deliklitaş arasını mesken tuttum bu ara. Zaten 10 dakika.
Malum salgının hüküm sürdüğü bir dönemdeyiz. Çarşı pazar özgürce gezilmiyor artık, yavaşladık.
Ben de hemen her gün evin önünde olan sahilde dolanıyorum. Bir limana, bir deliklitaşa. Bir tarafta Şoray Balık var, diğer tarafta Efendi restaurant. Güzel yerdeyim yani.
“Rastgele” diyerek denize açılan kayıkları izliyor, dalgaları seyrediyorum, martılara el.sallıyorum. Hiç üşenmeyip limanın ta ucuna gidiyor, bir sigara tüttürüyorum. Bazen de moloz taşında.
Mavi gökyüzünün altında uçsuz bucaksız denizi, süzülüp uçan martıları, ters kaşık şeklinde karşımda duran güzel Giresun’u (silolar gözükmese keşke) seyretmek ruhumu rahatlatırken, başımı denizden kara tarafına çevirince yeşilden çok griye çalan taş/duvar binaların nefessiz bıraktığı çevre içimi daraltıyor.
Sıra sıra dizilmiş balıkçı tekneleri liman sahasına. Teknelerin arkasına derme çatma bir hayli sayıda küçük mekanlar var da yapılmış. İki katlı olanlar da var. Park halinde çok sayıda araba ve kum çeken traktör de var.
Yöreden biri ve balıkçı kızı olmamdan dolayı herkesle bir hukukum var.
Balıkçılar rahmetli babam Sefer Kaptan’ın “balıkçılık dersinden” öğrencileri gibi geliyor bana. Kimi dinleniyor, kimi çay kahve içiyor, kimi matiz yapıp ağını tamir ediyor. En heyecanlısı da balıktan dönen teknelerin gelişi. Denizden yeni çıkmış ağların nefis kokusu sarıyor dört bir yanı.
Balıkçı kardeşlerle memleket meselelerini konuşuyor, yörenin sorunlarını tartışıyoruz. Bir türküde olduğu gibi bana da “Yaz gazeteci yaz” dediler. Söylediklerini aynen yazıyorum:
“Bizim mesleğimiz balıkçılık. Hayatımızda hep bu işi yaptık. Çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını denizden çıkardık. Hem ailemizin hem de ilimizin ekonomisine katkı sunuyoruz.
Neredeyse kayığımızı çekecek yer bulmakta zorlanmaya başladık. Biz geçim derdi çekerken, birileri hobi olarak bu işi yapıyor ve kayığına rahatça yer ediniyor. Biz malzemelerimizi koyacak mekan yapamazken, birileri adeta yazlık gibi kullanacak mekanlar yapıp, içini de eşya ile dolduruyor.
Oysa öncelik bu işi meslek edinen bu yöre insanlarının olmalı”
Evet balıkçıların sitemi ve isteği böyle. Kuşkusuz çok da haklılar.
Liman sahasının yetkisi kimde, hangi kurumda ise bu durumu bir incelemeli, kayık çekme ve mekan yapma önceliğini; bu işi keyif için yapanlara değil, ekmeğini denizden çıkaranlara vermeli.
Üzmeyin rahmetli babamın öğrencilerini. Yerine getirin isteklerini. Rahat etsin “Oy Giresun kayıkları”
Ve mutlu olsun, yağmur çamur demeden denizi mesken edinen bu yörenin cefakar balıkçıları…