İYİ Parti’nin kurucusu, eski genel başkan yardımcısı ve Milletvekili Ümit Özdağ’ın, durduk yerde partisinin İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’yu ‘FETÖ’cü’ olmakla suçlamasının altında bir şey aramak gerekir.
Çünkü Özdağ iyi niyetli değildir.
Bu sözleri partisinin platformlarında dile getirmek yerine ‘eşik bekçisi’ bir TV programcısına söyleyerek gündeme taşımasında kasıt vardır.
Kendisine yakışmamıştır böyle yapmak.
Ne demek partimde FETÖ’CÜ var?
El adama sorar, ben adama sorarım; velev ki Kavuncu FETÖ’cü, öyleyse neden bugüne kadar sustun, itiraz etmedin, aynı çatı altında durup siyaset yaptın, bilgi ve belgelerle iddianı mahkemeye taşımadın?
Bir de ben şuna bakarım: Kime yaradı bu sözler? Tabi ki iktidara ve ille de küçük ortağına…
FETÖ’nün siyasi ayağının, kripto yapılarının, kamu yönetimindeki kişilerin başka yerlerde aranması gerektiği yaygın, kabul gören bir kanaatken Özdağ bunu çürütmüş, kendi partisini lekelemiştir.
Sonuç olarak ben Sayın Özdağ’ı siyasi tarihimizde benzer örnekleri çok olan belli zümrelerin aktörü olarak görüyorum.
Siyasak kültürümüz ve demokrasi anlayışımız ideoloji, irade, ahlak ve erdem, sorumluluk, yükümlülük ve hesap verilirlik üzerine oturmuyor. Değişken ve kaygan bir zemin var.
Böylesi aktörlere iş düşüyor. Onların eliyle, diliyle hamleler yapılıyor.
Veya ancak bir muhaberet devletinde olabilecek kadar karanlık ilişkilerle, kasetlerle, entrikalarla, oradan buraya transferlerle, uluslararası para kredi kurumlarının ayak oyunlarıyla iktidar ve muhalefet şekillendiriliyor.
Nitekim son anketlerde %15 bandına doğru ilerleyen bir İYİ Parti var. Muhalefet liderliği boşluğunu kısmen de olsa dolduran, eylem ve söylemleriyle merkez sağda bir alternatif, millet ittifakının içinde ve dışındaki paydaşlar için de yıldızı parlayan bir genel başkan, bir Cumhurbaşkanı aday adayı Meral Akşener’in önü ancak böyle kesilebilirdi.
Önce parti içi muhalafet yaratıldı, şimdi de bu…Üçüncü hamle de galiba milletvekili transferleri olur.
Bu aşamada pirincin taşlarını ayıklamak en başta sayın Akşener’e düşüyor. Partisine yönelen bu ciddi tehditi bertaraf etmelidir.
Bu gelişmeleri, Ümit Özdağ’ın ve diğerlerinin söylemlerini parti içi demokrasinin bir gereği gibi görmemelidir. Teslim olmamalıdır. Kendisini ve İYİ Parti’yi temsil etmeyen, kurumsal yapısına zarar veren bütün ‘zararlı oluşumları’ masaya yumruğunu vurarak saf dışı bırakmalı, kapının önüne koymalıdır. Özdağ’la işe başlayabilir!
Liderlik böyle zamanlarda belli olur.