Kış mevsimine geldik.
Havalar soğudu, daha da soğuyacak, kar yağacak.
Kimileri sıcak mekanlarında keyifle kar seyri yapacak, kimileri yakmaya odun kömür bulamayacak, kimileri yakıt faturalarını ödeyemeyecek, kimileri de sokaklarda yatacak!
Böyle de adaletsiz bir düzen bu düzen!
Pandemi sardı dört bir yanımızı. Önceden uzaklardan gelirdi haberler, şimdilerde yakınlarımızdan da ölüm ve vaka haberlerini duyuyoruz. Bilim insanları sürekli “herkes en az 2 hafta eve kapansın” çağrısı yapıyor. Ama duyan yok!
Patron şarter indirmiyor, emekçiler ekmek için yollarda! İşsiz kalmak aç kalmak demek çünkü. İhtiyaçları karşılayan yok!
Maske parayla, test parayla, olası aşı parayla!
“Aşı ücretsiz olsun” deniliyor, kabul eden yok!
Aşıyı parayı bastıran mı yaptıracak? Fakir fukara ölecek mi?
Aşı koruyucu sağlık hizmeti değil mi? Anayasa’nın 56. maddesi gereğince temel sağlık hizmeti herkes için ücretsiz değil mi?
Bugünlerde asgari ücret belirleme toplantıları yapılıyor. Ne düşündürücü ki, toplantı yapanların toplantı başına 1 asgari ücret aldığı yazılıyor!
25 bin lira maaş alan milletvekilleri de asgari ücretin 3 bin lira olmasını öneriyor! Ya asgari ücretin altında maaş alan emeklilerin haline ne demeli? Şimdilerde bir de ücretsiz izne çıkarılanlara hepten 1.100 lira felan veriliyor ki, ekmek ve su ihtiyacına yetmez!
Nerede insanca yaşam?
Uzun sözün kısası; Birileri yiyor, birileri bakıyor!
Tam da bu noktada yemeye doymayanlara Tevfik Fikret’in şu şiirini armağan etmek gerekiyor;
Yiyin edendiler yiyin
Bu han-ı iştaha sizin
Doyuncaya tıksırıncaya
Çatlayıncaya kadar yiyin…