AktüelGiresunManşet Üstü

ERZURUM’DA NE OLDU?

Erzurum bağrından Nene Hatun’lar çıkarmıştır. Kurtuluş savaşının meşalesinin yakıldığı şehirdir. Dadaşlar diyarıdır. Yiğitler, mertler çıkarmıştır. Deniz Gezmiş’in memleketidir.
Oltusunun taşını işleyerek sanata çeviren, kültürlerinin bir parçası haline getiren Erzurumlular, kaldırım taşlarını sökerek öldürme aracı olarak kullanmazlar.
Hele de konuklarına böyle yapmazlar. Bir miting alanına, kendi ilçesinin halkına, kadınlarına, çocuklarına, dedelerine saldırmazlar.
Bunlar Erzurumluların özelliğini taşımayan başka yerliler. Tahrik edilmiş, kullanılmış zavallılar.

Arkasına, azmettiricilere bakmak lazım.

Erzurum’da yaşanan tam bir provakasyondur. Öyle saldırı, taciz, engelleme falan gibi cümlelerle açıklanamaz, münferit bir olay diye geçiştirilemez. Bu bir linç girişimidir. Planlayıp tasarlayarak bir kitleyi hedef göstermeksizin öldürmeye tam teşebbüs etmedir.

Onlar taş değil, birer öldürücü silahtı.

Abarttığımı sanmayın…

Gözü dönmüş o ‘cihatçı’ kılıklı kalabalık o taşları atarken aklımıza Kahramanmaraş katliamı, katledien aydınlar, bombalanan, kurşunlanan evler, araçlar, yakılan, yıkılan, kan gölüne dönen sokaklar geldi.

Sivas madımak otelinin önünde ellerinde meşalelerle tekbir getirerek Türkiye’nin en önemli şair-yazar-edebiyatçı, bilim insanını 37 aydını yakan yobazları hatırladık. Canını zor kurtaran Aziz Nesin geldi gözümüzün önüne.   

Halbuki bedelini ağır ödediğimiz o yılları çoktan geçmiştik, geride kaldık diyorduk. Demokratik ortamda yaşamayı umut ediyorduk.
Ama böyle olması yani normalleşmiş bir hayat istenmiyor. Siyasal aktörler, iktidarı, yönetme kurumlarını elinde bulunduran güçler barışı, hoşgörüyü, tahammülü kardeşlik iklimini istemiyor. 
Bir süredir din,aile, inanç, etnik kimlikler, cinsiyet üzerinden  kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici, tahrikleri artıran ne varsa yapıyorlar.
Öfkeyi, kin ve nefret duygusunu çoğaltarak kitleleri şiddet yöneltiyorlar. Açın bakın son bir ayın konuşmalarına. Özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ve yönetim kadrosunun kullandığı dile. Ya küçük ortağın mermi vurgularına ne demeli?  Kendileri ve kendilerine oy verecek insanlar dışındaki herkes  terörist, darbeci, dış güçlerci, LGBT’ci,  dinsiz, emperyalist işbirlikçi, kandilden talimat alıyor. …En ağıza alınmayacak küfür cümleleri fitili ateşe hazır tahrip gücü yüksek bomba gibi toplumun ortasına bırakıyorlar. 

Tohumlar büyüyor, söylemler eyleme dönüşüyor.

Erzurum’da yaşananlara bu açıdan bakmak lazım. Kamu güvenliğini sağlamakla görevli olan ama pasifize edilmiş, yetkilerini, sorumluluklarını yerine getirmekten alı konulmuş bir valiyi suçlamak yerine,  zincirin yukarı doğru uzanan halkalarına bakmak lazım.
Provokasyonun sürecinin aktörlerinden belediye başkanından başlayarak hesap sormak lazım.

Vali’yi de dinleyeceğiz. Kendisinden ne taleplerde bulunulduğunu, neden ve nasıl, kimler bu güvenlik zafiyetini yarattığını öğreneceğiz. Bir görev ihmali varsa elbette o da hesap verecekler listesinde olmalıdır.

İstenseydi eğer, engel olunurdu bu olayların hiçbirisi olmazdı.

Bu koca devlet, devlet yönetmeye talipli olan 16 milyon şehrin yöneticisi Ekrem İmamoğlu’nu korumak zorundadır. Bu devlet 150-200 saldırganı durduracak güçsüzlükte değildir. Burada bir toleranslı davranma, koruma kollama var. Sanki polise birileri müdahale etmeme talimatı vermiş gibi…

Şiddet ülkemizde ne yazık ki  bir siyasal iletişim dili haline geldi. Bir kültür olarak benimsendi. Siyasetçi kendi varlığını sürdürmek için şiddeti özendiriyor. Böylece ülkemiz insanının güvenlik kaygısını artırıyorlar. 7 Haziran 1 Kasım 2015 seçimleri arasındaki süreçte de böyle olmadı mı? Bombalar seçmenlerin iradesini etkileyip yön değiştirmedi mi?
O günkü şiddet iktidarı kalıcı kıldı,  tek adam yönetimini parti devletine giden süreci hazırladı. Bugün ise  o düzenin seçimle değişme ihtimali belirmesi üzerine düzenin sürmesi için şiddet kullanılıyor. Böylece iktidar seçimi kaybetse bile sonucu kabul etmeyecek, bırakıp gitmeyecek algısı oluşturuluyor.

Savaşa gider gibi seçime gidiyoruz. İktidar kendi cephesinden saldırıyor, muhalefet kendini müdafa ediyor.

Bu son 5 günde neler yaşayacağız bilemem ama gerginliğin ve şiddetin artacağı görülüyor. Ben de herkes gibi aklı selim, sukunet çağrısı yapıyorum.  Sakin olalım…Sakin olalım. Sakin olalım.

Ve ne yapıp edip seçimi birinci turda bitirelim. Yoksa olacakları tahmin  bile edemiyorum. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir