Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte bu alanla ilgili tartışmalar da gündeme oturdu. Günümüzde toplumların gelişmişlik düzeyi kişi başına düşen milli gelir düzeyiyle ölçülmüyor artık. Gelişmişlik düzeyi nitelikli, eğitimli insanların oranı ile ölçülüyor. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi; bilim ve teknolojide, sanatta, edebiyatta, sporda gösterdiği başarıma bağlı. Tüketen değil üreten toplum kalkınmış toplum günümüzde.
Yeni eğitim-öğretim yılına başladığımız şu günlerde öğretim kurumlarımıza devam eden öğrenci sayımız 20 milyonu, öğretmen ise 800 bini geçmiş bulunmaktadır. Bu dev nüfus hiç kuşkusuz birçok Avrupa ülkesinin nüfusundan fazladır. Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan ülkemiz bu anlamda şanslıdır. Bu şansı iyi kullanmak gerekiyor.
Sevgili okuyucular şu gerçeği bir kez daha yinelemek istiyorum. “Biz az gelişmiş bir ülkeyiz, bilgi ve teknoloji üretemeyiz, üretilenleri kullanmalıyız, bizden ara eleman olur. Bilim adamı, mucit çıkmaz,” anlayışı doğru bir yaklaşım değildir. İslâm dini bilim ve teknolojiye karşı değildir. Karşı olmadığı Avrupa ortaçağı yaşadığı dönemde İslâm dünyasında bilim oldukça gelişmiş düzeydeydi. İbn-i Sina, Farabi, Mimar Sinan, İbn Rüşt gibi düşün ve bilim adamları bilimin meşalesini İslâm dünyasında yükseltiyor ve insanlığın hizmetine sunuyorlardı.
Diyeceksiniz ki Müslüman ülkelerin dünya sıralamasındaki bilimsel atıf, bilimsel yayın sayısı nedir? Başka bir soru ile Nobel ödülü kazanan Müslüman bilim adamı sayısı diğer ülkelerle kıyaslandığında oranı nedir? Diye bir soru sorulacak olursa verilecek yanıt herhalde olumsuz olacaktır. İcat/buluş yapmaya engel olan şey ne tarım toplumu, ne de Müslüman olmak. Tek engel aklın köreltilmesi, yaratıcı aklın engellenmesidir.
Bilim ve teknoloji daha özgür, laik ve demokratik toplumlarda gelişir. Bilim ve bilim adamına en büyük değeri Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. Atatürk, üniversite reformunu gerçekleştirme aşamasında Hitler ve Mussolini rejiminden kaçan bilim adamlarını ülkemize davet ederek rahat bilim yapmalarını sağlamıştır. Atatürk bilim ve teknoloji konusunda; “ Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır… Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişmesini inkâr etmek olur… Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Demektedir. Çağdaş ve eğitimli toplum oluşturma hiç kuşkusuz büyük önder Atatürk’ün bu veciz sözünde mevcuttur.
Hakkı YILMAZ / Eğitimci-Eğitim Denetmeni e-mail: hakki1955@hotmail.com GSM: 0532 646 87 82