GiresunManşet Üstü

CAHİLİYE DÖNEMİ

İki aya yaklaşıyor. 8 yaşındaki Narin, ‘ faili meçhul’ bir cinayetin kurbanı olarak bu toplumun sicilinde duruyor. Çocuk saflığı ve masumiyetiyle gülümseyen yüzü günlerimizden gitmiyor. Neden, nasıl, nerede, kim, kimler, hangi zamanda öldü, hala belli değil. Sadece cenazeyi yok etme suçlularının zanlıları içerde, çok sanık var ama asıl katil yok.

Araştırmadan, soruşturmadan, incelemeden, testen hiçbir şey çıkmadı. Çünkü suç delillerinin mahalden ve Narin’in bedenindeki izlerin yok olacağı bir süre hoyratça geçirildi.  Bilimsel soruşturma  tekniklerinden uzak,  saçma sapan bir jandarma  soruşturmasıyla sonuca ulaşılamadı.  

Ama şunu biliyoruz ki Narin, siyaset kurumunun,  iktidar gücünü beslediği ana damar olan feodilizmin,  gerici, yoz, çağ dışı geleneksel kültür çarkının içinde, çocuk kimliği ile var olamadı. O Ataerkillikle bütünleşik dinsel yapının koruduğu, örttüğü ensest ve diğer çarpik iliskiler sarmalının mağdurudur.

Böyle bir yapıyı kırıp içinde suç ve suçlu aramak, karartılmamış delil, cinayeti aydınlatacak bilgi ve bulgulara ulaşarak katil ve katilleri bulmak zordur.

Dünyada eşi ve benzeri olmayan, hatta ilkel toplumlarda bile görülmeyen o kabus köyü bilimin, sosyoloji, psikoloji, antropoloji ve diğer olojilerin ve bütün toplum bilimleri ve disiplerin açıklayamacağı bir özellikle orada bekliyor.

Ve O köy sadece o köyden ibaret değil. Türkiye o köydür. Çocuk, kadın cinayetlerini üreten yapılar yarattığı suçlular marifetiyle köylerde öldürmeye devam ediyor.

2024’ün ilk 6 ayında 205, son bir hafta içinde 10 çocuk, kadın öldürüldü.
İstanbul’da yarım saat arayla iki kadın, kayıtlı ciddi psikolojik sorunları olan bir cani tarafından hunharca katledildi.

Hepsini anlarım da yaşam mücadelesini kaybeden bugün toprağa verdiğimiz 2 yaşındaki Sıla bebeğin şiddet, taciz ve tecavüz sonucunda hayatını kaybetmesini anlayamam, anlamlandıramam, tanımlayamam ve içim ezilir, kahrolurum. O daha bir çocuk der döner dururum…
Ölüme giden süreçte o bebeğin bedenine neler yapıldığını kafamda şekillendiremiyorum, cümlesini kuramıyorum. Cümle kuracak alfabe yok. Sözün bittiği yer burası…
İnsan kötülülüğünün vardığı nokta burası.

Bu kötülük öyle bir kötülük ki özendiriliyor, suç üretmesine karşı önleyici tedbirler alınmıyor. Bu kötülük kabul görüyor, bütün toplumu giderek sarıyor, kötülük kültür haline geliyor.  İyi olan şeyler neredeyse kalmadı.

Toplum olma, millet olma ulusun parçası olma özelliğimiz kalmadı. Umarsız,kaygısız, itirazsız, kendi halinde yaşamaya çalışan kalabalıklar haline dönüştük.

Kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin geri gelmesi, TCK’nın ilgili maddelerinin uygulanması, cezaların artırılması kısmi çözüm. Ama aslolan altyapı ve üstyapıya egemen olan bu cahiliye dönemini bitirmek. Sarmallaşan şiddete karşı topyekün bir karşı duruş sergilemek.

Bilimi, aklı, hukuk düzenini, liyakatı, eğitimi, vicdanı, ahlakı,  temel hak ve özgürlükleri, çağdaş evrensel değerleri ve diğer bütün erdemleri, ille de bağımsız, özgür basını geri kazanmadığımız, yeni bir toplumsal yapı kurmadığımız sürece  çürümeye, kokuşmaya doğru hızla evrileceğiz, savrulacağız ve kötülük hep kazanacak.

Bunu sağlayacak olan da en başta yaşamları ciddi tehdit altında olan ama susan,sustukça sıra kendilerine gelen kadınlardır.

İtiraz edin kadın kardeşlerim,itiraz…Vakit geç olmadan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir