Kadınların ekonomik bağımsızlığı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve bireysel özgürlükler için kritik bir önem taşıyor. Ancak, evlilik sürecinde toplumsal normlar ve fırsat eşitsizlikleri nedeniyle birçok kadın çalışma hayatına katılamadı.
Boşanma sürecinde ise kadınlar, hem hukuki düzenlemelerin eksikliği hem de ekonomik ihtiyaçlar nedeniyle iş gücüne dahil olmak zorunda kaldı.
Bu tespitler bir akademik çalışmadan….
Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Servet Ceylan ve Doktora mezunu Harun Barlas Gürsoy, “Kadın İstihdamı ve Boşanma İlişkisi: Türkiye Örneği” isimli bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmada, 2001-2021 dönemine ait Türkiye verilerini kullanarak kadın istihdamı ile kaba boşanma hızı arasındaki ilişkiyi analiz edildi. Elde edilen bulgular, boşanma oranlarının kadın istihdamını artırdığını, ancak istihdamın boşanma oranlarını doğrudan yükseltmediğini gösterdi.
Çalışma, evlilik sürecinde ekonomik olarak eşlerine bağımlı kalan kadınların, boşanma sonrası hayatlarını sürdürebilmek için iş gücüne katılmak zorunda olduklarını ortaya koydu.
Kadınların ekonomik bağımsızlığı, yalnızca boşanma sürecinde değil, hayatın her döneminde önemli bir ihtiyaç olduğu tespitleri yapılan araştırmada”Bu durum, kadınların geleceği üzerinde söz sahibi olabilmeleri ve daha eşit bir yaşam sürdürebilmeleri için ekonomik bağımsızlığın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.” ifadelerine yer verildi.
Boşanma hukukunda maddi güvence eksikliği: Kanunlar yetersiz kaldı
2002 yılında yapılan yasal düzenlemelerle evlilik birliği içinde edinilen malların eşler arasında eşit paylaşımını öngördüğünı ancak, bu düzenlemelere rağmen birçok kadın, boşanma sonrasında ekonomik sıkıntılar yaşamaya devam ettiği belirtilen araştırmanın raporunda, gelir kaybının, yeterli mal paylaşımı yapılamaması ve sosyalleşme ihtiyacı, kadınların iş hayatına atılmasını zorunlu hale getirdiği değerlendirildi.
Araştırmacılar, kadınların ekonomik bağımsızlığını desteklemek için toplumsal normların değişmesi, hukuki düzenlemelerin güçlendirilmesi ve eğitim fırsatlarının artırılması gerektiğini, bunun yanı sıra, kapsamlı ve sürekli destek mekanizmalarının oluşturulmasının kadınların toplumsal hayatta daha aktif roller üstlenmesi için büyük önem taşıdığı ifade ettiler.
Araştırma sonucunda “toplum, kadınların iş gücüne katılımını bir tehdit olarak görmekten vazgeçtiğinde, ekonomik ve sosyal eşitlik sağlama yolunda büyük bir adım atılmış olacak. Kadınların bağımsızlık mücadelesi, yalnızca bireysel değil, toplumsal kalkınmanın da vazgeçilmez bir unsuru” olduğu vurgulandı.
(Bilimin Kamusal İletişimi (bil-ki) TÜBİTAK 1001, proje no: 123K063)
Muhabir: Çağla ÖZTÜRK