GRÜ REKTÖRÜ ATTAR, SEMPOZYUMUN SONUÇ BİLDİRGESİNDE; KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE YÖNELİK D
GRÜ REKTÖRÜ ATTAR, SEMPOZYUMUN SONUÇ BİLDİRGESİNDE; KADINA YÖNELİK
ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE YÖNELİK DÜNYA DEVLETLERİNE ÇAĞRI YAPTI…
Giresun Üniversitesi'nde Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜKAM) ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından düzenlenen, Birleşmiş Milletler Türkiye Komitesi ile UNESCO'nun işbirliğinde gerçekleştirilen 'Cinsiyetlerarası Eşitsizliğin ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Devlet Politikaları ve Sivil Sorumluluk' konulu 'Uluslararası Kadın Sempozyumu ve Sanat Çalıştayı son gün oturumlarıyla sona erdi.
17 ülkeden 45 akademisyen ve konunun uzmanı kişilerin katılımıyla gerçekleşen sempozyumda, 10 oturum ve 2 panel yapıldı.
'Toplumsal Cinsiyet ve Kimlik Politikaları', ‘Tarihin ışığında kadına bakış', 'Uluslararası sözleşmeler ve yasal düzenlemeler', ‘Farklı açılardan toplumsal cinsiyet eşitsizliği', ‘Aile içi şiddetin ağır bedeli: çocuk mağduriyeti' ve ‘Sanatın diliyle çocuk ve kadına yönelik şiddet' konularında bildiriler sunulduğu son günün ardından sempozyumun sonuç bildirgesi açıklandı.
SONUÇ BİLDİRGESİNİ REKTÖR PROF. DR. AYGÜN ATTAR KALEME ALDI
Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aygün Attar tarafından hazırlanan sempozyumun sonuç bildirgesinde; "Tüm dünyada, farklı coğrafyalarda kadınlar, fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kadınların toplumsal alanda kendine yer edinmesi ve öneminin artması, kadına yönelik ayrımcılığın ve şiddetin önüne geçmede en önemli basamaklardan biridir" denildi.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde devletlerin etkili politikalar oluşturmamasının yattığı vurgulanan bildirgede,"Tüm katılımcıların bildirileri sonucunda, bütün devletlerde, toplumsal cinsiyete dayanan rollerin, erkeğin kadına hükmetmesine neden olduğunu bir kez daha gördük. Devletlerin hem özel, hem kamusal alanda mevcut olan şiddeti görmezden gelmelerinin, ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili politikalar geliştirmemiş olmalarının, kadına yönelik şiddeti sürekli kıldığını gördük." görüşlerine yer verildi.
Rektör Aygün Attar, sonuç bildirgesinde şu çağrıyı yaptı: "Cinsiyetlerarası eşitsizliğin ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine ve kadınların yaşam haklarının güvence altına alınmasına yönelik başta devlet kurumları olmak üzere tüm üniversite ve eğitim kurumlarının, basın-yayın organlarının ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde ciddi ve kapsamlı bir eylem planı hazırlaması ve tüm bunların fiili olarak yaşama geçirilmesi amacıyla Giresun Üniversitesi önderliğinde gerçekleştirilen I.Uluslararası Kadın Sempozyumu ve Sanat Çalıştay’ının, hem özel hem kamusal alanda mevcut olan şiddeti görünür kılmasını, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı en azından bir farkındalık yaratmış olmasını dilerim.
Üniversitelerde yürütülen kadın çalışmalarının, kadın sorunlarını bilimsel olarak ortaya koyma ve bu sorunlara çözüm önerme, ulusal ve uluslararası panel, konferans, seminer ve sempozyum düzenleme, eğitim materyali oluşturma, yayın yolu ile bilgilerin yaygınlaştırılması faaliyetleri kapsamında kadın sorunlarının çözümünde etkili olduğu söylenebilir. Özellikle üniversite bünyesinde kurulan kadın araştırma merkezlerinin gerçekleştirdiği organizasyonların, kadına yönelik çalışmaların sayısının artmasında ve kuramsal çalışmaların pratiğe dönüştürülmesinde etkin olduğunu ifade etmek mümkündür. Kadın sorunlarına ilişkin araştırmalar yapılması, bu sorunların çözümlenmesine yönelik projeler yürütülmesi ve kurslar düzenlenmesi ile bu konularda yaygın eğitim programları, seminer ve söyleşi gibi etkinliklerle halkın bilinçlendirilmesi amacıyla faaliyet gösteren kadın merkezlerinin ülkemizde giderek artması, kadının toplumsal konumunun güçlendirilmesi açısından önemli bir gelişmedir.
Giresun Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜKAM) ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından düzenlenen Uluslararası Kadın Sempozyumu ve Sanat Çalıştayı 17 ülkeden 45 akademisyen ve konunun uzmanı kişilerin katılımıyla gerçekleşti.
Toplam 10 oturum ve 2 panelin yer aldığı sempozyumda :
– Kadın Politikaları,
– Cinsiyetlerarası Eşitsizliğin Önlenmesinde Devletin Rolü,
– Ulusal Politikalar ve İçi Hukuk Düzenlemeleri,
– Toplumsal ve Siyasal Alanda Kadın Varlığı,
– Kadın ve Medya İlişkisi,
– Toplumsal Cinsiyet ve Kimlik Politikaları,
– Tarihin Işığında Kadına Bakış,
– Uluslararası Sözleşmeler ve Yasal Düzenlemeler,
– Aile İçi Şiddet ve Çocuk Mağduriyeti,
– Sanatın Diliyle Çocuk ve Kadına Yönelik Şiddet temaları ulusal ve uluslararası düzeyde çok yönlü tartışıldı.
Tüm katılımcıların bildirileri sonucunda, bütün devletlerde, toplumsal cinsiyete dayanan rollerin, erkeğin kadına hükmetmesine neden olduğunu bir kez daha gördük.
Devletlerin hem özel, hem kamusal alanda mevcut olan şiddeti görmezden gelmelerinin, ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili politikalar geliştirmemiş olmalarının, kadına yönelik şiddeti sürekli kıldığını gördük.
Bu şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi olduğunu gördük.
Şiddetin, kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal mekanizmalarından biri olarak, kadını ekonomik ihtiyaçlarından ve sosyal haklarından yoksun bıraktığını gördük.
Buna bağlı olarak, I. Uluslararası Kadın Sempozyumu ve Sanat Çalıştayı’nda, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda, öncelikle erkeklerin eğitilmesinin gerekli olduğunu gördük.
Kadına yönelik şiddeti doğuran temel unsurun cinsiyet ayrımcılığı olduğundan yola çıkarak, televizyon dizileri ve gazete haberleri başta olmak üzere, medyada cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetin her türlüsünün özendirilmesine karşı mücadele edilmesi gerektiğini gördük.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine ve kadınların yaşam haklarının güvence altına alınmasına yönelik başta devlet kurumları olmak üzere tüm üniversite ve eğitim kurumlarının, basın yayın organlarının ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde ciddi ve kapsamlı bir eylem planı hazırlaması ve tüm bunların fiili olarak yaşama geçirilmesi önemlidir.
Toplumsal kodlamalar kadar önemli olan ve vurgulanması gereken bir konu, uluslararası literatürde “cinsiyet kotası” olarak geçen, Türkiye’de kadın kotası olarak bilinen ve her iki cinsin de belli bir oranın altına düşmesini engelleyerek, kadınların toplumun her alanında var olmasını sağlayan mekanizmadır. Kadın kotası; kadınların mecliste, kabinelerde, toplumdaki tüm karar birimlerinde temsil hakkını muhafaza edebilmek ve cinsiyetlerarası eşitsizliği az da olsa giderebilmek için alınan bir önlemdir.
Konuyla ilgili uluslararası hukukta birçok düzenleme bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri,
– 1979 Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
– 1993 Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi
Kadına yönelik şiddet, ister kamusal alanda ister özel yaşamda meydana gelsin, kadının fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine, acı çekmesine, onurunun zedelenmesine, kadının özgüvenini yitirmesine ve kadınlara karşı ayrımcılığın sürmesine yol açan bir eylemdir. Kadına yönelik şiddet olaylarına işyerinde, sokakta, okulda, gözaltında, savaşlarda rastlanmaktadır. Ancak, kadınlar, en korunduğu yer diye düşünülen “aile içinde” kendi evinde sevgi, saygı beklediği insanlar tarafından da yaygın bir şekilde şiddete uğramaktadır.
Bu konuyla ilgili, Türkiye bakımından en yeni ve konuyu doğrudan düzenleyen Uluslararası Sözleşme, Mayıs 2011’de, Avrupa Konseyi tarafından imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeyi ilk onaylayan devlet, Türkiye’dir. Ancak sözleşmeyi 20 üye ülke imzalamış olmasına rağmen, bunlardan sadece 4’ü Parlementoları’nda sözleşmeyi onaylamışlardır. Çok değerli uluslararası katılımcı meslektaşlarımızdan, sivil toplum kuruluşlarından ve basın kuruluşlarından rica ve talebimiz, ülkelerine döndüklerinde, söz konusu 2011 İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması yönünde katkılarını esirgememeleridir. Çünkü, kadına karşı uygulanan şiddet, taşıdığı özellikler ve yaygınlığı nedeniyle hukuk sisteminin görmezden gelemeyeceği kamusal niteliği olan bir sorundur. Unutmayalım ki, yaşam bize kadın aracılığıyla verilmiş bir armağandır. Dünya nüfusunun %50’den fazlasını oluşturan kadınlar, ayrıcalık değil eşitlik istiyorlar. Eşitlik, insan olmanın gereksinimi, adaletin tecellisi demektir.
Giresun Üniversitesi olarak barış ve huzur dolu bir dünyada eşit yaşayabilmenin yollarının arandığı ve ilkini gerçekleştirdiğimiz bu sempozyumu geleneksel olarak devam ettireceğimizi belirtmek isteriz.
Son olarak, dünyanın dört bir yanından gelerek, iki gün boyunca “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin temini için değerli bilgilerini bizimle paylaşan akademisyen ve sivil toplum kuruluşu üyelerine, ayrıca Türkiye ve Gürcistan’dan gelerek eserlerini sergileyen sanatçılara can-ı gönülden teşekkür ediyoruz"
Sempozyumun sonunda oturumlar sürerken 11 ressamın katıldığı canlı performansla elde edilen resimlerden oluşan sergi, Rektör Prof.Dr. Aygün Attar ve diğer konuklar tarafından açıldı. Sergideki resimler ressamlar tarafından üniversitemize armağan edildi. UNESCO Cinsiyet Eşitliği Departmanı Müdürü Saniye Gülser Corat burada yaptığı açıklamada,UNESCO'nun kuruluşunda da aralarında Picasso gibi ünlü ressamların tablolarını bağışlamasına dikkat çekerek, "şimdi burada da benzer bir durum var. Giresun Üniversitesi de UNESCO gibi dünya ait olacak. Bu etkinlik de bunu gösterdi" dedi.
COMMENTS