RADYASYONLU ÇAY’I İÇİRDİLER, ŞARBONLU ET’İ DE YEDİRİRLER

HomeUfuk Kekül'ün Köşe Yazıları

RADYASYONLU ÇAY’I İÇİRDİLER, ŞARBONLU ET’İ DE YEDİRİRLER

Rusya'nın Ukrayna, Çernobil bölgesindeki bir santralde meydana gelen Nükleer patlama sonrası coğrafyamızın, hava, su ve toprağımızın büyük oranda yayı

AKSU’DAN AKP’LİLERE SEKA TEKLİFİ
GÜCELİ FEVZİ’NİN HES’E KARŞI HUKUK ZAFERİ
GİRESUN FAKÜLTE HAKKINI SÖKE SÖKE ALDI

Rusya’nın Ukrayna, Çernobil bölgesindeki bir santralde meydana gelen Nükleer patlama sonrası coğrafyamızın, hava, su ve toprağımızın büyük oranda yayılan radyasyondan etkilendiği bilimsel verilerle ortaya çıkmıştı.

Yıl 1986’dıydı…. Patlama, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarını tam 200 kat aşan bir etkiyi yarattı.
Bulutlar ve yağmurla yayılan radyasyon, çay başta olmak üzere tarım ürünlerimizi, dolayısıyla insan sağlığını olumsuz yönde etkilemekteydi.
İleride kanser başta olmak üzere çeşitli hastalıkların yayılacağı söyleniyordu.
Halkımız uyarılmalı, önlemler alınmalıydı. Sağlık kuruluşları özel ve özgün çalışmalar yapmalıydı.
Başka ülkeler böyle yapıyordu.
Ancak o dönemde devleti yönetenler, “biz Türkler’e radyasyon bir şey yapmaz” gibi abuk sabuk sözlerle kameralar önünde çay içerek görüntü veriyorlardı. 

Bunlardan birisi de dönemin bakanlarından Cahit Aral’dı.
Aral, radyasyon söylentilerinin, tarım, ticaret ve turizme balta vurmak için kasıtlı olarak çıkarıldığını ve bunu yapanların ‘dinsiz’ olduğunu söylemişti. “Ben içiyorum, siz de için”diye çay içerek poz vermişti. 
Ama aradan yıllar geçtikçe, beklenen oldu ve kanserin bütün türleri bölgemizde yakınlarımızın, sevdiklerimizin canlarını aldı. Ben babamı kaybettim bu illet, amansız hastalıktan; daha genç bir yaştaydı.. 
Radyasyon kaynaklı ölümler hızla yayıldı. Hastanelerde kayıtları bile tutulmadı. 
Ölenlerin katilleri o dönemde görevlerini savsaklayan, tehlikeyi basitleştiren yöneticilerdir.

Geldik bugüne…

 

‘Yönetme’ geleneği sürüyor.Değişen sadece bakanlar, anlayışlar ise, hala eksiksiz korunuyor.

Mesela şu son Şarbon olayı…

Konya’da, Ankara’da, Bitlis’te, son olarak İstanbul Silivri’de Şarbon ortaya çıktı.Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “etlerin geldiği işletme karantina altına alındı, gönül rahatlığıyla et yiyebilirsiniz” diye açıklama yaptı.  
Bir kaç çiftliği karantinaya alınca, bir kaç hayvana aşı vurulunca, iş bitti, görev tamamlandı, gerisi hiç önemli değil!..
Bakan inandırmak için Şarbon şüpheli et yerse, şaşırmayız. 

Ama ne yaparsa yapsınlar sorun ortada duruyor.
Türkiye havyan hastalığı kaynıyor.
21 Yüzyılda Türkiye’de hayvan ithalatıyla yok denecek kadar az Şarbon’u azdırdılar.
Brezilya’nın, İrlanda’nın, Moldova’nın; Bosna-Hersek’in hastalıklı, çelimsiz, bakımsız, verimsiz hayvanlarını bu ülkeye soktular, halkın sağlığını tehdit ettiler.
Kimdir bu gıda teröristleri, neden haklarında işlem yapılmaz…Kimdir Şarbonu yayanlar, bu  dış güçlerin değil, bizzat iç güçlerin oyunu…

Umutsuzum ama sadece yandaş hayvan ithalatçılarının ceplerini şişiren bu politika derhal terk edilmeli, bizim çiftçimiz, üreticimiz, tarım ve hayvancılığımız desteklenmelidir. Yerli ve milli ancak öyle olunur. 

Nerede o verimli ovalarda, bağlarda, yaylalarda en verimli otlarla beslenen, günde 5-10 litre süt veren, köylerde ocaklarımızın tütmesini, aşımızı ekmeğimizi sağlayan ineklerimiz? Hani dünyada kendine yeten ülkelerden biriydik? İthal etmediğimiz ne kaldı?

Tükeniyoruz, bitiyoruz, batıyoruz…Yazıklar olsun…

 

COMMENTS

WORDPRESS: 0
DISQUS: 0