Devlet içinde yönetim kademelerinin tepe noktalarına konuşlanmış Fetullah Gülen Cemati’ne bağlı teröristler, bundan 3 yıl önce bu gece Türkiye’nin yönetimini silahlı güç kullanarak ele geçirmek istediler.
Ankara ve İstanbul bombalandı, millete kurşun yağdırıldı.
Ancak vatansever askerler, polisler, milletvekilleri, basın, STK ve halkımızın sokak direnişiyle, bu plan başlangıç aşamasında bozuldu. Teröristlerin ele geçirdiği, geçirmek istediği kurumlar içindeki ayrışmalar da yaşanınca iktidar kontrolü ele aldı ve kalkışma bertaraf edildi.
Demokrasi ve Cumhuriyetimizin yerine bir cemaat devleti kurulması için yapılan ve uzun yıllardır planlandığı anlaşılan darbe, teşebbüs aşamasında kaldı.
3 yıldır bu cemaatle bir mücadele yürütülüyor. Operasyonlar, tutuklamalar, yargılamalar, KHK’larla işten atılan onbinler…
Ancak bu yöntem mücadele için yeterli mi, tabi hayır!.
3 yılın sonunda öncelikle bu örgütlenmenin içinde olan ama teşebbüs gerçekleşmeyince saf değiştirenler, yani kriptolar bertaraf edilmedi. Bugün en çok da onlar demokrasi diye zıp zıp zıplıyorlar.
Manav, öğretmen, Bank Asya’ya para yatıran esnaf FETÖ’den yargılandı. Baklavacı futbocu, sebzeci imam çıktı. Siyasi ayak yok!..
Bütün kurumlarda olan bu örgüt en yoğun ilişkisini siyasetle birlikte kurduğu, siyasetle var olduğu halde siyasetçi FETÖ’cülere dokunulmadı.
Bu cemaatin iç ve dış bağlantılarından, özellikle siyaset kurumu içindeki aktörlerinden, yıllar içinde devletin güvenlik, istihbarat, yargı, eğitim gibi alanlarına onları yerleştirenlerden, yönetme ortağı ve paydaşı yapan güçlerin hepsinden hesap sorulmadı. Bu alandaki temizlikler bir daha böyle bir terörist eylemlerle karşılaşmamak için eksiksiz yapılmalı, ucu nereye gidiyorsa gidilmelidir.
Olimpiyat düzenleyenlerden, para basanlardan, salya sümük ağlaşanlardan, Pensilvanya’ya tur düzenleyenlerden, orada fotoğrafı olanlardan, hocalarına kefil olup ABD’de kalmasını sağlayanlardan, bankasını, sermaye birikimlerini, gazetesini, medyasını üniversiteleri, hukuk kurumlarını yönetenlerden de hesap sorulmadı. Tersine el üstüne tutuldular. Bakan, müsteşar, milletvekili, Rektör, büyükelçi yapıldılar.
Ne istediyse verilen Fetullah Gülen ABD’den alınamadı, kapı gibi arkasında durulan, zırhlı mersedesler, makam mevkiler tahsis edilerek Türk ordusuna, yurtsever aydınlara kumpas davaları açan Zekeriya Öz kayıp, Zaman Gazetesi’nin sahibi Fetullah Tamince yurtdışında servetinin sefasını sürüyor, darbe kalkışmasını örgütleyen 1 numaralı isimlerden sivil imam Adil Öksüz, 15 Temmuz gecesi yakalandığı halde pasaportu eline verilerek yollandı.
FETÖ’cü hainlerin 1 numarasından sonraki önderlerinden oluşan kadrolar, binlerce kişi yurt dışında.Onları getirecek bir uluslararası etkin bir hukuk süreci başlatılmadı.
Yani 3 yılın sonunda samimiyet, tutarlılık ve kararlılıkla FETÖ’ye karşı etkin bir mücadele yapıldığına toplum inandırılamadı. TBMM’de bir komisyon kurulup örgüt nasıl bu hale geldi, araştırılmadı.
251 şehitin kanı yerde kalmaması için devlet ve siyaset içinde bu hainlerle geçmişte ilişkisi olmuş kimseyi istemiyoruz.
Sonuç olarak, bu tür kalkışmaları önlemek bir daha olmaması sağlamak için bağımsız hukukun, özgür basının, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi şarttır. Liyakatın hakim olduğu, demokrasinin diğer güçleriyle korunan, egemenliğin ulusta olduğu bir parlamenter demokrasiyi, denetleme özellikli, güçler ayrılığı üzerine kurulmuş bir Anayasal düzen kurmalıyız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin bütün değerlerine, özellikle laikliğe sahip çıkmalıyız.
Emperyalizmin maşaları, yerli işbirlikçileri, terör örgütleri, şeyhler, müritler, tarikatlar, cemaatler her dönem tahribatlar yarattılar ama cumhuriyetimizi bugüne kadar ele geçiremediler, devletimizi yıkamadılarsa, bu değerlerin sistemi koruması yüzündendir.
15 Temmuz şehitlerimizi, Cumhuriyeti canlarını vererek savunanları, bu uğurda şehit olan bütün şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Kahrolsun darbeler, vesayet düzenleri, monarşi, oligarşi ve ille de Kahrolsun Faşizm.
Yaşasın Cumhuriyet ve Demokrasi.