Saat kuleleri 1940’larda herkesin saatinin olmadığı zamanı öğrenme ihtiyacı duyduğu dönemlerde kaldı. Şimdi dijital bir çağda yaşıyoruz, zamanı saatlerin dışında öğrenbileceğimiz pek çok araç ve gereç var.
Günümüzde ise, saat kuleleri ancak mimari biçim, öz ve estetik taşıyorsa, tasarımıyla geleneksel kültürü ve çağdaşlığı yansıtıyorsa, sanatsalsa, bulunduğu alana görsel bir özellik taşıyorsa anlamlı olabilir. Hizmet sayılabilr…
Tartışmayı bu çerçevede yapmak lazım.
Bu kentin bir yaşayanı olarak 4 yılda 3 saat kulesi gördüm. Bu kulelerin hiçbiri tümüyle yukarıda saydığım özellikleri taşımıyordu. Yaptıranların kişisel tercihi idi, vizyon ve misyonunu, çapını gösteriyordu.
Bana göre saat için kule dikmek çok da önemli değil, bir tanesi dursa da olurdu, hiçbiri olmasa da olurdu.
Ama bu kentte öyle olmuyor. Mutlaka tartışma yaratacak bir şey bulunuyor. Son saat kulesi de buna örnek. Günlerdir bu konuyu tartışıyoruz. Şimdiye kadar pek çok konuda susan, il başkanı İstanbul’u mesken tutan, Kurbalıdere’de çevre günü kutlayan ana muhalefet de bu çevre olayına duyarsız kalmadı, ilçe başkanı aracılığıyla bu işe atladı, işin yolsuzluk boyutunu gündeme taşıdı. Bakalım fayanslara kaç para ödendi, merakla bekliyoruz.
Neyse..Biz saate dönelim…Bunu yapanlara soruyorum…Yahu insanlığın uygarlaşma tarihinin başladığı Anadolu’da siteler, arenalar,tiyatrolar, höyükler, kaleler, mezarlar, kütüphaneler, tapınaklar, ibadet yerleri gibi binlerce örnek alınması gereken tarih ve kültür mirasları var, onlara hiç mi bakmadınız?
Onlarca uygarlık gelmiş geçmiş bu kadim kente fayans üstüne güya Selçuklu yıldızı koyarak, 4 yüzüne bir değil tam dört saat, 4 çotanak, 4 derece iliştirip milli ve yerli diye kaldırım üstüne saat kulesi dikmek neyin nesi?
Davullu zurnalı devlet töreni düzenlemek, kırmızı örtüyle gizemli hale getirmek, kente çok önemli bir hizmet lütfedilmiş gibi sanki fabrika açıyor edasıyla kurdelası kesmek de ne demek?
Tamam hepsi olur da, en üstteki minare alemi ne alaka canım kardeşim?
Selçuklular fayansı, alemi nerede kullandılar, hangi selçuklu böyle bir saat kulesi yaptı ?
Bir alemsiniz yahu!
Breh breh…Kim tutar sizi?
* * *
Beli iki büklüm, yük altında yokuş çıkan hamala pencereyi açan şık, köşk hanımı sormuş: Saat kaç?..
Hamal başını güçlükle kaldırmış bakmış, ‘cık cık’ lardan sonra “le hanım!…Heç hamele sağat sorilur mi?”…
Bu kenti yönetenler de bize durup durup saat soruyor.
Giresun batıyor. La hiç açlara, yoksula, işsize, göçene, en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamanlara, borç, icra, banka kıskacındakilere saat mi sorulur?
Değirmeni sel aldı, bunlar takılcak arıyor!
Sıradaki tartışmanın saksağanın kuyruğunun yeri değip değmediği üzerine yapılmasını öneriyorum.