ADD’nin 17. Olağan Genel Kurulu Ankara’da gerçekleşti.
Hüsnü Bozkurt’un yeniden başkan seşildiği Genel Kurul sonrasında yayımlanan Sonuç Bildirisi şöyle;
Batı emperyalizminin 21. yüzyılın Sevr’i olarak yürütmekte olduğu BOP ve yeni ortaya koyduğu stratejileri ile dört bir yandan kuşatılmış olan ülkemiz, içeriden de yoğun saldırı altındadır.
Türkiye son derece karanlık ve kanlı bir emperyal senaryo ile karşı karşıyadır. Bizlere Atatürk’ün mirasını reddetmemiz, çağdaş uygarlık hedefinden vazgeçerek yüzümüzü doğuya dönerek, İslam Dünyasında batının bekçisi olmamız öngörülüyor. Bu senaryoyu değiştirebilmeliyiz.
Yarıda bıraktırılmış, yolundan saptırılmış Kemalist Devrimi yeniden başlatmak ve tamamlamak biz Atatürkçülerin vazgeçilmez görevi, kaçınılmaz ödevidir.
Ulusal Birliğimize, Devrimlerimize, kurucu ilke ve değerlerimize, yapılan saldırılara karşı, halkımızı birleştirebilecek tek güç; kuşkusuz Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ”BENİM MANEVİ MİRASIM” dediği düşünceleri, öngörüleri ve gerçekleştirdikleridir.
Ne acıdır ki, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e yapılan saldırılar giderek sıradanlaştırılmakta, bu saldırıları göğüslemesi gereken kurum ve kuruluşlar ise, yeterli ve etkin tepki verememekte; hatta zaman zaman sessiz kalmanın ötesinde, bu kurumların içinden de sinsi ve açık saldırılar gelebilmektedir.
Cumhuriyetimize ve büyük Atatürk’e yapılan saldırıların, gelecekte daha da yoğunlaşacağını gören Prof. Dr. Muammer Aksoy önderliğindeki 50 Cumhuriyet aydınının 1989 yılında kurduğu Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), bu İHANETE tek başına kalsa da dimdik karşı durabilecek en önemli Demokratik Kitle Örgütüdür.
Atatürk sevgisi ve ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ, toplumumuzun çimentosu olarak günümüz koşullarında yaşamsal önemdedir.
Atatürkçü Düşünce Derneği, kurucularınca büyük hedeflerin örgütü olarak kurulmuştur.
Varlık nedeni; “Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek”, emperyalist tuzakları bozmak, ülkemizi ve ulusumuzu bölmek isteyen emperyalistler ve işbirlikçilerinin hain emellerine engel olmaktır.
Bunu gerçekleştirmenin günümüz koşullarında, zor hatta imkansız olduğu söylenebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, biz Atatürkçüler; emek, bilgi, inanç, kararlılık ve cesaretimizle birlikte dün olduğu gibi bugün de zoru başarabiliriz. İmkansız denilen ise sadece biraz zaman alabilir ve bedel ödemeyi de gerektirebilir.
Nitekim; kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy, kurucumuz Doc. Dr. Bahriye Üçok, Kalpaksız Kuvayı milliyeci Uğur Mumcu, bu bedeli canıyla ödemiş, Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Bağcılar şubemiz üyesi Şükrü Demirkürek de tıpkı onlar gibi emperyalizm uşağı DİNCİ-FAŞİST ÇETELERCE katledilmiştir.
Genel Başkanımız Şener Eruygur ve bazı yöneticilerimiz ise, aşağılık kumpaslarla zindanlara atılmıştır.
1950’lilerden sonra iktidara gelen karşı devrimci güçler, Kemalizm’in tüm kazanımlarını ”oy uğruna ” aşındırmış ve kesintiye uğratmıştır. Bunda Türkiye ‘nin İkinci Paylaşım Savaşından sonra oluşan iki kutuplu dünyada emperyalist batı blokuna sokuluşunun da etkisi büyük olmuştur.
Bu süreçte Türkiye ‘ye biçilen rol, NATO’nun ileri karakolu olmaktı. Bu rol, ise Kemalizm’in antiemperyalist, ulusalcı ve kamucu yönleriyle son derece çelişkili olmuştur.
KEMALİST DEVRİMİN BÜYÜK KAZANIMLARI’na Köy Enstitülerinin kapatılması, karşı devrimci dinsel oluşumlarla ”oy uğruna ” verilen ödünler, NATO ve özelde de ABD ile yapılan bağımlılıktan öte esarete varan bağlaşıklıklar ile ağır darbeler vurmuştur.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen;KEMALİZM, bu topraklarda Jön-Türklerden, bugüne 200 yıllık modernleşme ve aydınlanma sürecinin en DEVRİMCİ atılımıdır. Denenmiştir, BAŞARISI kanıtlanmıştır.
Bu anlamıyla sadece geçmişin güzel günleri değil, Genel başkan yardımcımız Ahmet Taner Kışlalı’nın da dediği gibi ”Kemalizm geçmişin bekçiliği değil geleceğin öncülüğüdür”
Bazılarının iddialarının tersine KEMALİZM ’20’lerde, ’30’larda donup kalmış bir arkaik ideoloji değil, gelecekte de uygarlık yürüyüşümüzün devrimci rehberidir.
KEMALİZM, Tam Bağımsızlıkçı, Cumhuriyetçi, Halkçı, Milliyetçi, Devletçi ve Devrimci karakteri ve tüm bunları bütünleyen LAİKLİK ilkesi ile Batı dünyasının rönesans, reform ve sanayi devrimi ile ancak 300 yılda alabildiği yolu 15 yılda tamamlamış, dünyada eşi benzeri olmayan bir devrimdir. Sadece bu toprakların yurtseverlerine değil, dünya genelinde tüm mazlum ve tutsak milletlerin vazgeçilmez reçetesidir. Bir KUTUP YILDIZI gibi yolunu kaybedenlerin takibini beklemektedir.
31 Mart seçimleri sonrası elde edilen başarı ülkemizin aydınlık geleceği için büyük bir umut olmuştur. Bu başarıda derneğimiz şubelerinin katkısının da büyük olduğu unutulmamalıdır.
Bu umudun geleceğe taşınması için öncelikle ülkemizde, “temiz siyaset/dürüst yönetim” temelinde bir “Siyasi Ahlak Devrimi” gerçekleştirilmelidir.
Siyasetin kalitesi, Yaşam kalitemiz ile doğru orantılıdır. Zira siyasal erozyon çağdaş demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
Rant ekonomisi, imar yetkilerini kullanan siyaseti de kendisine bağlayarak bir kirlenme sürecini başlatmıştır. Çünkü yağmacı ekonomik beklentiler çıkar birliktelikleri oluşturup, ayrıcalıklı imar rantıyla beslenen bir mafya yapılanmasını da yaratarak süreçte siyasetle bütünleşmeye başlamıştır.
Sürekli kamu çıkarlarına aykırı olarak değiştirilen, kent planları uygulanmayan, yargı kararları ile kentlilerin, uzmanların kararlara katılımını ret eden yönetim anlayışları kent ve toplum sorunlarının çözülemeyecek boyutlara ulaşmasına ve kentlerin yaşam kaynaklarının yitirilmesine neden olmuştur.
Bu nedenlerle ticaret ile siyasetin bağı kesilmelidir. Siyaset kurumu ve kamu yönetimi, sermaye, cemaat ve çıkar ilişkilerinden arındırılmalıdır.
Yerel yönetimlerin LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET VE ATATÜRKÇÜ İLKELER doğrultusunda hareket etmeleri, özellikle laiklik ilkesini her alanda dikkate almaları son derece önemlidir.
Siyasetin finansmanında şeffaflık sağlanmalıdır. Aksi durum sermaye egemen bir anlayış ile siyasette emeği yok ettiği gibi kirletmektedir. Kamu yönetiminde, her türlü yozlaşma ve kirliliğe, etik dışı ilişkilere, tüccar siyaset anlayışına” son verilmelidir.
“Temiz Siyaset- Dürüst Yönetim yapılanmasının gerçekleştirildiği, “adalet, erdem, şeffaflık ve güven” değerlerinin uygulamada öne çıktığı çağdaş bir Türkiye toplumumuzun ortak özlemidir
Diğer taraftan Yeni Anayasa denilerek başta laiklik olmak üzere Anayasanın tartışmaya açılması, eğitimin maarif müfredatı üzerinden dinselleştirilmesi, okullara imam atama gibi uygulamalarla Diyanet Akademilerine dönüştürülmesi, yeni dönemde karşı devrim hızlanarak devam edeceğinin göstergeleridir.
Oysa yürürlükte olan anayasamızın 6. Maddesi ”hiç kimsenin kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağını” belirtir, Anayasanın hiçbir maddesi mevcut Anayasanın topyekûn ortadan kaldırılıp yepyeni bir anayasa yapılmasına olanak vermemektedir. Kaldı ki mevcut iktidar eliyle topyekûn bir Anayasa değişikliğinin ne denli gelecek için tehdit oluşturacağı da ortadadır.
Bizler ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ olarak, kan ve irfanla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’ni fabrika ayarlarına döndürmek ve Kemalist Cumhuriyet’i tekrar yaratmak kaçınılmazdır diyoruz
Bu bağlamda, ulusal bütünlüğümüzün tutkalı ve güvencesi olması gereken Anayasamızın “özgürlükçü ” vb. önüne takılarla sulandırılmadan devletin tüm dinsel inanışlar karşısında tam tarafsızlığını sağlaması gereklidir diyoruz.
Neoliberal soygun politikalarıyla piyasaya terk edilen, bir yandan da çeşitli dinsel vakıflarla yapılan protokoller ile ve müfredata konulan dinsel eğitim programlarıyla yobazlaştırılan eğitim sistemi yerine bilimsel, laik, kamusal ve ücretsiz YENİDEN MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ diyoruz.
Şeyhülislam özentiliğinden kurtulup, Cumhuriyet’e kılıç sallayan bir Diyanet yerine YENİDEN CUMHURİYET’İN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI diyoruz.
Hastayı müşteri, Hastaneyi ticarethane sayan, çokuluslu şirketlerin kar hırsına terk edilen mesleki saygınlığın yok edildiği, sağlık emekçilerinin köleleştirildiği bir ortamda ”paran kadar sağlık ” yerine, koruyucu hekimliği öne alan, toplumcu, kamucu ve ulaşılabilir YENİDEN SAĞLIK SİSTEMİ diyoruz.
Küreselci emperyalizmin dayatmalarıyla ülkeyi bin bir emekle taşıyan kamu iktisadi kurumlarını “özelleştirme” adı altında yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken, üretimi değil tüketimi baz alan monetarist politikalarla, bir kesime servet transferi yapan, gelir dağılımı adaletsizliğini dayanılmaz boyutlara taşıyan vahşi kapitalist ekonomik politikalar yerine dörtlü denge esasına dayanan, yüksek teknolojili üretime dayalı, kamu ve özel sektörü üretim temelinde bir araya getiren YENİDEN KEMALİST KARMA ÜRETİM EKONOMİSİ diyoruz.
Dolaylı vergiler yerine, doğrudan vergilerin başat olduğu, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alındığı, gelir dağılımı adaletinin sağlandığı, emeğin en yüce değer kabul edildiği az bir kesimde yoğunlaşan sermayenin zor şartlara terk edilmiş emek üzerinde ki baskısının yok edildiği iş kazaları ve meslek hastalıkları ile toplumun emek kesimini vuran haksızlık ve hukuksuzlukların sona erdirildiği YENİDEN toplumcu, EKONOMİ diyoruz.
Bölge merkezli, emperyalizmin taşeronluğuna, mezhepçi maceralara kapılmayan, ”Yurtta sulh, cihanda sulh ” ilkesini rehber edinen, büyük devletlerle dengeli ilişkiler kuran YENİDEN onurlu bir DIŞ POLİTİKA diyoruz.
Kuvvetler ayrılığı ilkesini savunan, yargı bağımsızlığını sağlayan, yasama organını(TBMM) merkeze alan mevcut Tek Adam” yönetimi yerine YENİDEN TAM DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEM diyoruz.
BOP’un bir uzantısı olarak uygulanan emperyal saldırı ile “geçici sığınmacı ” adı altında diye meşrulaştırılmaya çalışılan, demografik yapımızı tarumar ederek ileride ulusal birliğimiz için büyük tehlike oluşturacak iç barışımızı yok edecek, yabancı istilasına dur diyecek bir DEVLET AKLI diyoruz.
İnsanı, hayvanı ve doğayı koruyan bir çevre bilincini toplumsallaştıran, sanatı ve sanatçıyı yücelten akıl ve bilimi tek gerçek yol gösterici kabul eden bir YENİ BİR ÇAĞDAŞ SOSYAL DEVLET diyoruz.
Büyük Atatürk’ün ”Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir ” evrensel tanımını olmazsa olmaz belleyen, ödünsüz ve cesaretle savunan YENİ BİR SİYASET KURUMU diyoruz
Atatürk Cumhuriyetini ve Kemalizm’in anlam ve değerinin geçmişte olduğu gibi bugün ve yarında geçerli ve gerekli olduğu inancıyla ulusumuza umut aşılayan bir Atatürkçü Düşünce Derneği sadece üyelerimizin değil tüm yurtsever halkımızın özlemidir.
Daha önce başardık, yine başaracağız!
Başta kurucu Genel Başkanımız Muammer Aksoy olmak üzere tüm devrim şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Tarihsel haklılığımızdan aldığımız Kemalist Devrimciler olarak haykırıyoruz: