Köşe yazıları

AHMET HAKAN’A SALDIRI

 

Medya düşünce özgürlüğünün halkla birlikte karşılıklı olarak kullanıldığı alandır.  

Bir ülkedeki diğer bütün özgürlükler medyanın özgürlüğü ile birlikte kıyaslanarak değerlendirilir.

Bu nedenle çağdaş demokrasiler medyalarını anayasal güvence ve koruma alırlar, hukuk kurallarıyla güçlendirirler.  

Bu ülkelerde medyanın basılı, görsel, işitsel araçlar kullanarak görevini yapmasının önünde hiçbir engel konulamaz. Özellikle görüşleri siyasal iktidara muhalif olan medyaya tahammül gösterilir,eleştirileri dikkate akını o medyalar korunur.  

 

Ancak bizim gibi ülkelerde bu böyle değildir.

Adına ne derseniz değin; dikta, cunta, oligarşi, faşizm gibi baskıcı yönetim özlemi içinde olan siyasal iktidarlar, önce kontrol ettikleri, tahakküm kurdukları bir medya sektörü yaratırlar.

O medya üzerinden algılar yaratırlar.

Toplumu gerçeklerden uzaklaştırırlar.

Genel- yaygın, ulusal basında da bu böyledir, yerel basında da…

Siyasetçi gazeteci kılığına girmiş, 3 kuruşluk, dönek, oynak, omurgasız, şahsiyetsizlerin çıkardığı  3 kuruşluk gazetelerin sayfalarıyla kusurlarının üzerini örterler.

Rakiplerine, çıkarlarına ters düşen kişi ve kuruluşlara o gazeteler aracılığıyla baskı kurarlar.
Yetmez…

Gazeteler, TV’ler bazen galeyana  getirilmiş halkla, bazen de polis tarafından basılır, gazetecilere terörist muamelesi yapılır

Bizim ülkemizde gazeteciler öldürülür, faili meçhul cinayetlerde katledilir, bombalarla bedenleri havaya uçurulur.

Öldürülmeyenlerde dövülür, cezaevlerine atılır, işten çıkarılır, ekmeksiz, aşsız bırakılır.

Mesleklerini sürdürmelerine izin verilmez.

Bizim ülkemizde siyasetçiler miting meydanlarında gazetelerin patronlarını tehdit eder, köşe yazarlarını yuhalatır, hedef gösterir.

 

Gazeteci Ahmet Hakan'ın öldüresiye dövülmesi de bu sürecin vardığı yerdir.

O’na yönelik saldırı, 3-5 kişinin gerçekleştirdiği  ‘münferit’ bir olay değil, siyasal iktidarın basın özgürlüğüne, dolayısıyla da halka yönelik saldırılarının da bir parçasıdır. 


Her alanda özgürlük… Ama ille de basın özgürlüğü.

Türkiye’nin en çok da buna ihtiyacı var.

UFUK KEKÜL-01/10/2015

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir