Samsun, Ordu-Trabzon’un çevre yolları varken Giresun’un sadece şehre bir girişi bulunan eşi benzeri olmayan bir yolun yol diye, o yol üstündeki 2.dünya savaşından kalma demir yığını istihkam köprülerinin de üstgeçit diye yutturulmasını anlayamıyorum.
Karadeniz Sahil Yolu’nun geçtiği bütün illerdeki balıkçı barınakları özel projelerle değiştirilip yaşanabilir mekanlar haline getirilirken, Giresun’daki iki barınağın mezbelelik olarak bırakılmasını anlayamıyorum.
Denizle yol arasındaki dolgu alanlarının ticari amaç gütmeden halkın kullanımına açılmasına dair kararlar olmasına rağmen, Giresun’da; özel idareye veya özel şahıslara verilmesini, maliyenin ortak edilmesini, yürüyüş bantlarına, kaldırımlarına restaurant yapılmasını, işgal edilmesini, 3-5 ağaç dikip sahiplenilmesini anlayamıyorum.
Kültür-sanat merkezi olmayan tek Karadeniz ili olmamızı, Giresun Belediyesi’nden takas yoluyla arsa alınıp 4 yıldır kültür merkezi yapılmamasını anlayamıyorum.
Dünyanın en önemli tarih ve kültür miraslarından olan ve her tarafından şehir görünen bir yükseklikteki Giresun Kalesi’ndeki ağaçları keserek beton zemin ve merdivenlerle döşeyip seyir terası yapılmasını, buradan daha da önemli olan antik döneme kadar uzanan bir tarihi olan miteolojik öneme sahip üzerinde çeşitli eserler bulunan üzerinde 2.300 yıldır yerleşim olduğu anlaşılan Giresun Adası’nın, bir turizm değeri olarak ürüne dönüştürülmemesini ve ayrıca bunları yapma görevi olan, turizm yoluyla kalkınıp gelişmeyi bekleyen, uman bu kentte, 2 yıla yakın bir süredir Turizm Müdürü olmamasını anlayamıyorum.
Bu kentte, kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan atamaların liyakat değil, siyaset esasına dayalı olarak yapılması yüzünden artık müdür ve bürokratların devlet-vatandaş yerine AKP’ye hizmet etmesini, buna kimsenin ses çıkarmamasını anlayamıyorum.
En değerli varlığımız olan yaşam kaynağımız derelerimizin sularının, plansız, projesiz, denetim, kontrol yapılmadan arkalarında çok uluslu enerji şirketleri bulunan taşeronlara HES yapılmak suretiyle peşkeş çekilmesini, 26’sı bitme, 11’i inşaat, 31’i planlama aşamasında, uzun dönemde sayıları 95’i bulması beklenen bu HES’lerle Giresun’da çölleşme yaşanacağının bilinmesine rağmen tam bir yağma ve talan mantığı hala ruhsatlar verilmesini, buna hiçbir kişi ve kuruluşun dur dememesini, tepki göstermemesini anlayamıyorum.
Bu kentte, siyaset yoluyla zenginleşen cepci, cipci siyasetçi, milleti kandıran maskeli milliyetçi, müvekkilini satan avukat, yeşil alanı dairesine katan müteahhit, haritacı, ahlak satın alan makam sahipleri, kulak kaşıyan, cep gösteren üye,iş takipcisi, ihaleci, dolandırıcı, sahtekar, üçkağıtçı, rantçı, şantajcı, rüşvetçi,dönek, yamuk, ayyaş, berduş, dost satıcı, erkekse erkekliği, kadınsa kadınlığı tartışmalı kişilerin muteber ve itibarlı gibi el üstünde tutulmalarını, dostlukların menfaatler üzerine kurulmasını, insan olan, insan kalanların bir hiç gibi görülmelerini, hayatın dışına itilmelerini anlayamıyorum.
Yalanları, kahpelikleri, ihanetleri, sadakatsizliği, düşmanlığı, sevgisizliği anlayamıyorum, anlayamıyorum, anlayamıyorum.
Galiba anlamak için kötü olmak lazım.
(12.02.2015)