“MİLLİ MÜCADELENİN, CUMHURİYETİN 100. YILINDA YİNE KAZANACAĞIZ”
Atatürkçü Düşünce Derneği, kuruluşunun 30. yıldönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. ADD Giresun şubesinden yapılan açıklamada, derneğin kuruluş amacını yanısıra, Türkiye ile ilgili ekonomik siyasi tahlillere de yer verildi.
Türkiye Cumhuriyeti; emperyalizmin tarihteki ilk büyük yenilgisinin bir sonucu olarak kurulmuştur. Atatürkçü Düşünce Derneği; büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalist duruşunun en somut abidesidir.
Atatürkçü Düşünce Derneği; aydınlanma devriminin günümüzdeki en örgütlü yapısıdır. Büyük Atatürk’ün tartışılmaz önderliğinde buluşan yurtsever bir kadro hareketidir. Örgütümüzün tek lideri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Koşullar ve siyasi aktörler zamanla değişmiş olmakla birlikte, senaryo hiç değişmemiştir. Yayılmacı güçlerin uzantıları iş başındadır. Bu nedenle “Milli Mücadele” bitmemiştir, devam etmektedir. Milli Mücadele’ nin çatı kuruluşu da Atatürkçü Düşünce Derneği’dir. Ülkemiz için büyük zorluklarla geçen son 30 yıl boyunca, mücadeleyi canı, kanı pahasına sürdüren Atatürkçü Düşünce Derneği, Türk Milleti’nin en doğru rehberidir.
Kurucu kadrolarımızın yolu yolumuz, mücadeleleri namusumuzdur. Derneğimizin kurucu genel başkanı, devrim ve demokrasi şehidimiz Prof. Dr. Muammer AKSOY başta olmak üzere bütün kurucularımızı selamlıyor, bağlılığımızı yineliyoruz.
30. YILIMIZDA TÜRKİYE:
Türk Milleti, çağdaşlık, demokrasi ve özgürlükler gibi değerli kavramlarla “Atatürk Devrimi” sayesinde tanışmıştır. Ancak Türkiye’miz, karşı devrim süreci ve yaratılan algı operasyonlarıyla Atatürk’ün çizgisinden uzaklaştırılmıştır. Gerici, bölücü, işbirlikçi siyasi projeler emperyal güçlerin desteği ile yerli işbirlikçilerin eliyle sahneye konmuş, Cumhuriyet kazanımları yitirilmiştir.
16 Nisan 2017’deki halk oylamasıyla, hukuka aykırı bir anayasa değişikliği yapılmış, halkın egemenliği tek kişinin otoritesine devredilmiştir. 16 Nisan 2017 bu açıdan, Atatürk Cumhuriyeti’nin dönüştürülme sürecinin zirve noktasıdır.
.
Ergenekon ve Balyoz gibi düzmece davalarla planlı bir aydın kıyımı gerçekleştirilmiş, Milli Ordu zafiyete uğratılmıştır. Milli Eğitim Sistemi, laik ve bilimsel yapısından uzaklaştırılmış çocuklarımız neredeyse cemaatlerin tarikatların ve Cumhuriyet karşıtı vakıfların eline bırakılmıştır. 15 Temmuzdan gereken ders çıkartılmamıştır. Devletteki tarikatçı ve cemaatçi yapılanma ne yazık ki farklı isimlerle hala sürdürülmektedir. Emek Örgütleri bilinçli bir şekilde parçalanmış, dayanışma duygusu yok edilmiştir. Hukukun üstünlüğü söylemde bırakılmış güçler ayrılığı ortadan kaldırılmıştır. Toplumumuz tehlikeli fay hatları arasına sıkıştırılmış ve ezilmektedir.
Atatürk’ün “Milli Ekonomi Modeli” terk edilmiştir. İsraf ve borçlanma en üst seviyeye çıkmıştır. Cumhuriyetle birlikte üreten bir ülke olan Türkiye hızla tüketen bir ülkeye dönüştürülmüştür. İşsizlik bir çığ gibi büyürken halkımız büyük ekonomik sıkıntı içine düşmüş ve yardımlara muhtaç hale getirilmiştir. Vatan toprakları, Cumhuriyetin fabrikaları, limanlar ve tesisler yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekilmiş, özelleştirmeler ile kamu yararı ve Ulusal çıkarlarımız göz ardı edilerek DEVLETÇİLİK İlkesinden uzaklaşılmıştır. Kocaeli’ndeki Tank Palet Fabrikası’nın “Yerli ve Milli” nutukları atılırken Katar’a sunulması, geldiğimiz içler acısı durumun son göstergesidir.
Kadınlarımıza ve çocuklarımıza saldırıların, taciz ve zorbalığın doruğa ulaştığı bir dönemdeyiz. Siyasal İslam, Cumhuriyet kazanımlarına büyük bir hınçla saldırmaktadır. “Milli Egemenlik”, saray egemenliğine dönüşmüştür. Dış politika; her açıdan iflas etmiş, “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine sırt dönülmüştür.
ANCAK:
16 Nisan 2017 halk oylamasının hukuka aykırı sonuçlarına karşı, Türk Milleti direnmeye devam etmiş, emperyalizme; onun gerici ve bölücü işbirlikçilerine karşı yeniden “Atatürk Devrimi” ne sarılmıştır.
31 Mart 2019, yerel seçim sonuçları, ulusal bilincin ve yeniden dirilişin işaretidir. Halkımızın, Cumhuriyete bağlılığı ve kararlılığı böylesi bir siyasal sonuca yol açmıştır. Bu sonuç; Türk Milleti’nin demokrasiyi içselleştirdiğinin ve Atatürk’ün biricik emelim dediği, Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığının da göstergesidir.
16 Nisan 2017’de sonuçlar üzerinde oynanarak, kesintiye uğratılmak istenen demokrasi mücadelemiz, 31 Mart 2019’da taçlanmıştır. Halkımız, demokratik bir değişimin işaretini vermiştir. Bütün bu kazanımlar, “Atatürk Devrimi”nin sonucudur. Milletimizin Cumhuriyet idealine olan sarsılmaz bağlılığının ispatıdır. Bu açıdan, ele alınmayan hiçbir değerlendirme gerçekçi ve kabul edilebilir değildir.
SONUÇ:
Halkımız, Cumhuriyetçi güçlerin birlikteliğini talep etmektedir. Yerel Seçimlerdeki tablo bunun göstergesidir. Cumhuriyetçi güçlerin birlikteliği, Cumhuriyet Devrimi ortak paydasında gerçekleştirilmelidir.
Bu bağlamda; egemenlik Atatürk’ün yaptığı gibi saraydan alınmalı; Anayasal çerçevede, yetkili organlar eliyle kullanımını sağlayacak, çoğulcu parlamenter sisteme geri dönülmelidir.
Gazi Meclis’in kısıtlanan “yasama” ve yok edilen “yürütmeyi denetleme” yetkilerinin iadesi; yönetsel kaosun sonu olacaktır. Böylece; denetlenebilir ve hesap verebilir bir yürütme gerçekleşecektir. Hukukun üstünlüğü; yargı ve yargıç bağımsızlığı, hem adaletin hem de demokrasimizin güvencesi ve halkımızın özlemidir.
Bütün bunlardan ayrı düşünülmeyecek olan bir diğer boyut da, Cumhuriyetin Kültür Devrimi’dir. “Cumhuriyetin temeli kültürdür” diyen, Büyük Önder, bizlere bu konuda da sorumluluk yüklemektedir. Cumhuriyetçi güçlerin, Cumhuriyetin kültür ve sanat idealini yeniden yaşama geçirmeleri gibi tarihi görevleri bulunmaktadır.
Tarihi yeniden yazarak; sahtekâr tarihçiler var ederek, Cumhuriyetin tarih bilincine ve birikimine ihanete asla izin verilmemesi de Cumhuriyetçi güçlerin ortak sorumluluğundadır.
TEK DOĞRU REÇETE: ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE
Milli Mücadelemizin 100. ve Derneğimizin Kuruluşunun 30. Yılında; dünya büyük çalkantılar içindedir. Böyle bir dönemde, en doğru reçete, Atatürkçü Düşünce’dir. Kemalist ideoloji yani, Atatürkçü Düşünce Sistemi; geleceğin bilimsel verilere dayanılarak, gerçekçi bir şekilde, milli çıkarlarımıza uygun olarak Yurta Sulh Cihanda Sulh ilkesi çerçevesinde planlanmasını ve uygulanmasını ister. Dolayısıyla; bütün planlamalarımızı ve çalışmalarımız çağımızın zorunlu kıldığı esasları dikkate alarak yapmamız, başarımızın anahtarı olacaktır.
Kalkınma, ilerleme, gelişme ve çağdaşlaşma, tam bağımsızlık ilkesiyle hareket etmeyi; bilim, kültür ve sanatı ön planda tutmayı; üniter devlet yapımızı, ülkemizin milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve ulus devlet modelini yaşatmayı zorunlu kılar. İşte, bu nedenlerle, Atatürkçü Düşünce, milletimiz için gerçek ve tek doğru reçetedir.
Özlediğimiz, istediğimiz Atatürk Cumhuriyeti’ni, Milli Mücadelenin 100.Yılı’ndan alacağımız güç ve enerji ile Cumhuriyetimizin 100. Yılında yeniden kazanacağız. Ata’mıza ve kurucularımıza layık olacağız.
Zafer yine Atatürkçü Düşüncenin, Demokrasinin ve Cumhuriyetin olacaktır. Yolumuz açık olsun”