Giresun Üniversitesi (GÜ) tarafından 29 ülkeden 70 akademisyenin katılımıyla düzenlenen ll.Uluslararası Kadın Sempozyumu ve Sanat Çalıştayı, kapanış oturumlarıyla sona erdi.
Kapanış programı, doğuştan spastik engelli olan Giresun ÜniversitesiSosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Öğrencisi Naim Öztürk'ün annesi Münevver Öztürk'e Rektör Aygün Attar tarafından yılın annesi olarak plaket takdim edilmesi, fotoğraf yarışmasında dereceye giren öğrencilere hediyelerinin verilmesi ve Sanat Çalıştayı'na katılan ressamlara katılım teşekkür belgelerinin verilmesiyle başlandı.
Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aygün Attar, kapanışta yaptığı konuşmada, iki gün süreyle "Toplumsal ve Siyasal Hayatta Kadın" başlığı altında Sempozyum katılımcılarıyla hukuki, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla kadın sorunlarını tartıştıklarını söyledi. Aygün Attar, konuşmasında "Giresun Üniversitesi genç bir üniversite olarak son iki yıldır hem bölgesel hem de uluslararası alanda yoğun biçimde çalışmalar sürdürmektedir. Nihai hedefimiz ise hiç şüphesiz üniversitemizi bölgesel düzeyde sözü geçen bir bilim merkezi haline getirmektir. Biz, genç bir üniversite olarak iki yıldır kadın-erkek fırsat eşitliği alanında yoğun biçimde çalışmalar sürdürüyoruz. Bu yıl ikincisini gerçekleştirdiğimiz 'Uluslararası Kadın Sempozyumu ve Sanat Çalıştayı'nda cinsiyet ayrımının tam karşısında durmak için eğitim ve sağlık gibi temel hakların ve özgürlüklerin birer yaşam hakkı olduğunu aktarmak için dünyada cinsiyetler arası eşitlik konusunda etkin biçimde çalışan, düşünen ve üreten kadın araştırma merkezleri ile birlikte 8-9-10 Mayıs 2014 tarihlerinde çok boyutlu ve geniş kapsamlı bir konferans düzenledik. Dünyanın dört bir yanından toplam 30 ülkeden gelen yaklaşık 60 katılımcı akademisyen; hukuki, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla kadın sorunlarını tartıştılar. Tüm katılımcılara, emeği geçen üniversitemiz personellerine ve düzenleme komitesine çok teşekkür ediyor, hepsini tebrik ediyorum" dedi.
AYGÜN ATTAR: " ARZULADIĞIMIZ ŞEY SADECE SAYISAL EŞİTLİK DEĞİL,İKİ CİNSİYETİN KENDİ FARKLILIKLARINI KABULÜNDEKİ EŞİTLİKTİR"
Attar, konuşmasında şunları söyledi: "Gördük ki; Asya'dan Afrika'ya ve Amerika'ya kadar bütün kadınlar değişen boyutlarda ve oranlarda birçok sorun yaşamaktadırlar. Bütün bu sorunların kaynağı kadının biyolojik farklılığına dayandırılan ikincil konumudur, yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Bu sempozyumda konuşmacıların sunumları doğrultusunda belirlenen sorun alanları şöyle özetleyebiliriz: Kadınlar, erkeklerden, kamusal alanlarda açık bir şekilde şiddet gördükleri gibi, ev içinde de örtük bir şekilde şiddet görmektedirler. Kadına şiddeti önlemeye yönelik yasalar yapılmasına rağmen bu şiddet engellenememektedir. Kadınlar eğitim, siyaset ve ekonomi gibi kurumlarda erkeklerle eşit oranlarda yer alamamaktadırlar. Birçok meslek dalı erkek hakimiyetinde olduğu için bu mesleklerde yer alan kadınlar ayrımcılık ve iş yerinde psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar."
Rektör Attar, ortaya konulan sorunların çözümü için ilk olarak toplumsal eşitsizlik meselesinin sadece kadınları ilgilendiren bir mesele olmadığının kabul edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Meselenin boyutlarını bu şekilde ortaya koyduktan sonra siyasi irade, her kurumda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik ne yapılması gerektiğine dair kararlar alıp uygulamaya koymalıdır" dedi.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurumlarda kadın ve erkekler arasında sayısal eşitliği sağlamakla halledilebilecek bir mesele de olmadığını vurgulayan Attar, "Çünkü bir kurumda kadın çalışanın oranı erkekle aynı olsa bile, eğer kadınlar içselleştirilmiş bir erkek egemen zihniyetine sahiplerse bu eşitliğin faydası sorgulanır hale gelir. Arzuladığımız şey sadece sayısal eşitlik değil, iki cinsiyetin kendi farklılıklarını kabulündeki eşitliktir. Yani bir kadın erkek hakimiyetinin olduğu bir meslekte erkek zihniyetine sahip olarak var olmak zorunda kalmamalıdır" ifadelerini kullandı.
Attar, kadın ve erkeğin farklı ama eşit olabileceklerine dair bir zihniyet dönüşümü yaratmak gerektiğine işaret ederek, sonuç bildirgesinde yer alan diğer çözüm önerilerine ilişkin bilgi verdi.
Konuşmasının ardından çalıştaya katılan akademisyenlere katılım belgesi veren Attar, resim yarışmasında dereceye giren öğrencilere ise çeşitli hediyeler takdim etti.
Sempozyuma katılan konuklar Giresun ve Karadeniz'in tarihi ve turistik yörelerini gezdikten sonra Türkiye'den ayrıldılar.
II. ULUSLARARASI KADIN SEMPOZYUMU VE SANAT ÇALIŞTAYI
SONUÇ BİLDİRGESİ
“Toplumsal ve Siyasal Hayatta Kadın” alt başlığıyla bu yıl ikincisini düzenlediğimiz “Uluslararası Kadın ve Sanat Çalıştayı”nda bu iki gün boyunca, dünyanın dört bir yanından Giresun Üniversitesi’ne gelen değerli akademisyenler hukuki, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla kadın sorunlarını tartıştılar. Gördük ki, Asya’dan Afrika’ya ve Amerika’ya kadar bütün kadınlar değişen boyutlarda ve oranlarda birçok sorun yaşamaktadırlar. Bütün bu sorunların kaynağı kadının biyolojik farklılığına dayandırılan ikincil konumudur, yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir.
Bu doğrultuda sempozyumda belirlediğimiz alt başlıklar şöyledir:
• Toplumsal ve Siyasal Hayatta Kadın,
• Yerel Siyasette Kadın Temsili,
• Giresun’dan Bakınca Dünya’da Kadın,
• Tarihte Kadın,
• Kadının Gücü,
• Annelik ve Kutsiyet,
• Kadın ve Edebiyat,
• Kadın Bedeninin İstismarı,
• Medya Sektörüne Kadınların Katılımı,
• Kadına Yönelik Şiddet ve Devletin Önleyici Politikaları.
Bu sempozyumda konuşmacıların sunumları doğrultusunda beliren sorun alanlarınışöyle özetleyebiliriz:
• Kadınlar, erkeklerden, kamusal alanlarda açık bir şekilde şiddet gördükleri gibi, ev içinde de örtük bir şekilde şiddet görmektedirler.
• Kadına şiddeti önlemeye yönelik yasalar yapılmasına rağmen bu şiddet engellenememektedir.
• Kadınlar eğitim, siyaset ve ekonomi gibi kurumlarda erkeklerle eşit oranlarda yer alamamaktadırlar.
• Birçok meslek dalı erkek hâkimiyetinde olduğu için bu mesleklerde yer alan kadınlar ayrımcılık ve iş yerinde psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar.
Bu sorunların çözümüne yönelik ne türden fikirler üretebiliriz ve bunlardan ne tür eylem planları hazırlayabiliriz diye düşündüğümüzde şunları söyleyebiliriz:
• Öncelikle toplumsal eşitsizlik meselesinin sadece kadınları ilgilendiren bir mesele olmadığını, siyasi, ekonomik, toplumsal ve hatta psikolojik bir sürü arazlara neden olabilecek kadar geniş kapsamlı bir mesele olduğunu kabul etmemiz gerekir.
• Meselenin boyutlarını bu şekilde ortaya koyduktan sonra siyasi irade, her kurumda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik ne yapılması gerektiğine dair kararlar alıp uygulamaya koymalıdır.
• Fakat toplumsal cinsiyet eşitliği kurumlarda kadın ve erkekler arasında sayısal eşitliği sağlamakla halledilebilecek bir mesele de değildir. Çünkü bir kurumda kadın çalışanın oranı erkekle aynı olsa bile, eğer kadınlar içselleştirilmiş bir erkek egemen zihniyetine sahiplerse bu eşitliğin faydası sorgulanır hale gelir.Arzuladığımız şey sadece sayısal eşitlik değil, iki cinsiyetin kendi farklılıklarını kabulündeki eşitliktir. Yani bir kadın, erkek hâkimiyetinin olduğu bir meslekte erkek zihniyetine sahip olarak var olmak zorunda kalmamalıdır.
• Kadın ve erkeğin farklı ama eşit olabileceklerine dair bir zihniyet dönüşümü yaratabilmek için zihniyeti yoğuran kaynaklara bakmak gerekmektedir. Bunlar içerisinde eğitim sistemine ve bu sistem içinde okutulan ders kitaplarına, yazılı ve görsel medyaya bakmak gerekmektedir. Buralarda kadın ve erkeklerin biyolojik cinsiyetlerinden dolayı birinin diğerine üstün kılınamayacağı; kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip oldukları; ev içi rol dağılımının eşit bir şekilde olması; kadının görevinin eş ve anne olmaktan ibaret olmadığı ve olamayacağı; kadının sadece ev ile özdeşleştirilemeyeceği; kadın ve erkeklerin farklı ama eşit meziyetlere sahip oldukları ve bunların meslek dalları için bir katkı olacağı; bir erkek veya kadın olarak doğdukları için değil, sadece bir insan oldukları için saygıyı hak ettikleri vb. anlayışının toplumsal bir bilinç yaratması yönünde işlenmesi gerekmektedir.
• Bunlar her ülkenin ulusal düzeyde kendi içinde yapabileceği şeylerdir. Ayrıca uluslararası düzeyde çalışmalar da yapmak gerekmektedir. Bunun içintoplumsal cinsiyet eşitliği konuşunda çalışmalar yapan dernekleri, merkezleri, örgütleri koordine edecek ve kapsayacak bir konfederasyon merkezi oluşturulmalıdır. Bu merkezde, her bir ülkede yapılan çalışmalar çok dilli olarak ortak bir paylaşıma açılmalıdır. Böylece ülkeler ve kültürler arasında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda üst bir bakışa ulaşılabilir. Kasım 2013’te bu konuda Paris’te UNESCO ile yapılan çalışma toplantısında, UNESCO Cinsiyetlerarası Eşitlik Departmanı Müdürü, Giresun Üniversitesi’nin gittikçe artan bölgesel etkinliğine güvenerek, UNESCO Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kürsüsü’nü Türkiye adına Giresun Üniversitesi’nde açma çalışmalarına başlamıştır.
• Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılması için belirlenen 2015 yılının ardından ne gibi adımlar atılabileceğine yönelik tartışmalar Birleşmiş Milletler’de ve akademik çevrelerde şimdiden konuşulmaktadır. Birçok ülkenin 2015 yılı itibariyle Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşamayacağı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda, isim ve içeriğinde değişikliklere gidilse dahi, Kalkınma Hedefleri’nin geçerliliğini koruyacağı ortadadır. Özellikle açlıkla mücadele, temel eğitim ve sağlık hedeflerinin kısa vadede yakalanmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Kadının güçlenmesi bütün kalkınma hedeflerinin merkezindedir.
Dünyanın dört bir yanından gelen değerli katılımcılara ve Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden ve farklı şehirlerden gelen değerli sanatçılara sevgilerimi iletiyorum. Resim alanında eserleriyle kendilerini kanıtlamış 13 değerli sanatçı “Toplumsal ve Siyasal Hayatta Kadın” konusunu Furier’in “Kadının ezilmişliği, erkeğin bozulmuşluğunun en temel kaynağıdır” düşüncesi doğrultusunda bir araya gelmişlerdir. Bu etkinlik kapsamında sempozyum ile vurgulanan “Kadının gücünün”, sanatın gücü aracılığıyla desteklenmesi ve resim diliyle yansıtılmasını amaçlayan Sanat Çalıştayı’nın ressam Akife DEKELİ’nin şahsında tüm sanatçılara teşekkür ederim.
6-10 Mayıs tarihleri arasında üniversitemizde yoğun bir çalışma sonucunda ürettikleri eserleri, Giresun Üniversitesi koleksiyonuna bağışlayarak verdikleri katkılar için can-ı gönülden teşekkür etmek istiyorum.
Ve son olarak, tüm dünya annelerinin anneler gününü de kutluyor ve Nijerya’da bir terör örgütü tarafından kaçırılan 200’den fazla kız çocuğunun bir an önce annelerine kavuşmasını talep ediyoruz.