Giresun Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü için Atatürk meydanında süren Yaşam Nöbeti alanından basın açıklaması yaptı. Platform açıklamasında“Biz kadınlar bu ülkede her gün sistematik olarak taciz ediliyor, cinsel saldırıya uğruyor, nefret cinayetlerinde yaşamımızı yitiriyoruz. Kadına yönelik şiddet her yerde; evde, sokakta, iş yerinde. Bu ülkede artık hiçbirimiz güvende hissetmiyoruz. “Güvenli” denilerek hapsedilmeye çalışıldığımız evlerde, kutsal sayılan ailelerimiz tarafından öldürülüyoruz”.değerlendirmesinde bulundu.
Platformun açıklamasında her yıl yaptıkları yürüyüşü bu yıl CHP’nin aynı saatteki aynı amaçlı yürüyüşü nedeniyle yapamadıklarını belirtilerek, “Bizden bağımsız olarak (platform bileşenimiz oldukları halde) bizim yürüyüş saatimizi Valilik’ten CHP İl Örgütü yürümek için alınca, platform olarak bizim yürüme şansımız ortadan kalktı. O nedenle biz de açıklamamızı bugün yapıyoruz” ifadeleri yer aldı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE 6284 UYGULANSIN
Kadın Platformunun açıklaması şöyle: “Kadınları kocaları öldürüyor, abileri dövüyor, çocuklar, en yakınları tarafından tecavüz ediliyor. Devlet ise ataerkil düzenin kafasına vurula vurula, kadınların mücadelesiyle kazandığı İstanbul Sözleşmesi’ni fesh ediyor, 6284’ü uygulamayarak kadın ve çocuk katillerini, tecavüzcüleri koruyor. Bu ülkede, kadınlar sistematik bir biçimde yalnızlaştırılmak ve şiddet karşısında savunmasız bırakılmak isteniyor.
İktidar, kadına yönelik şiddeti önlemek yerine kadınların toplumsal, ekonomik ve politik varlığını bastırarak, erkek egemen düzeni sürdürebilmek için elinden geleni yapıyor. Ekim ayında 2010 yılından bu yana gördüğümüz en yüksek sayıda kadın cinayeti gerçekleşti, biz kız kardeşlerimizin yaşamını sayılarla anarken yutkunuyoruz, ama 48 kadını öldüren failler karşısında bakanlık yasaları uygulayacağına, failleri yakalayacağına, “İkazımıza uymadılar, kapıyı açtılar vuruldular” deyip, öldürülen kadınları suçluyor.
“DERİNLEŞEN YOKSULLUK ÖNCE KADINLARI VE ÇOCUKLARI VURUYOR”
Kadın olarak bunca sorunla uğraşmanın yanı sıra gittikçe derinleşen bir de yoksulluk sorunu en çok biz kadınları ve çocukları vuruyor. En son hepimizin canını yakan olay İzmir’de yaşandı. Derme çatma bir barakada beş çocuk yanarak can verdi. Aslında orada insanlık yandı, hepimiz yandık. Bir anne beş çocuğuna bakmak için kağıt toplamaya çıktığında, evde devrilen elektrik sobasından çıkan yangınla can verdi çocuklar.
Ancak gördük ki, yoksulluğu yok etmesi gerekenler sorumsuzluklarını unutup “annenin yaşam tarzı sorunlu” diyerek suçu yine kadına attılar. Devamında da “her şeyi de paraya bağlamayın” diyerek yanlış politikalarıyla yarattıkları yoksulluğun üstünü örtmeye çalıştılar. Öğrendik ki ilgililer/yetkililer bu barakada yaşayan beş çocuğu tam 18 kez denetlemişler ama nedense iyileştirme gereği duymamışlar. Dolayısıyla bu ülkede kadının ve çocukların yaşadığı şiddet sarmalı ve yaşanılan yoksulluk politiktir. Ne yazık ki, şiddetin, tecavüzün ve yoksulluğun çözümü için kamucu ve eşitlikçi etkin politikalar üretilmediği sürece bu şiddet sarmalı ve yoksulluk artarak sürecek.
“EŞİT, ÖZGÜR, ŞİDDETSİZ BİR YAŞAMI BİZ KADINLAR İNŞA EDECEĞİZ”
Bizler, ataerkil kapitalizmin yarattığı ayrımcılık ve eşitsizlik son bulana dek mücadelemizi sürdürme kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz. Cinsiyetçi, tekçi, gerici ve militarist politikalara karşı, kadın dayanışmasından aldığımız güçle haklarımızı ve hayatlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Eşit ve özgür bir yaşamı örgütlü mücadelemizle biz kadınlar inşa edeceğiz. Öfkemizle, isyanımızla, kadın dayanışmasını daha da yükselteceğimize, eril kapitalist iktidarı yıkıp yaşamı yeniden kuracağımıza, buradan, bu meydandan söz veriyoruz”.