CHP Giresun Kadın Kolları İl Başkanı Fatma Demiroğlu, müftülüklere verilen evlendirme yetkisine tepki gösterdi. Demiroğlu “Kadınlar her gün öldürülüyor iken, her gün tacize, tecavüze, şiddete uğruyor iken, yoksulluk içinde iken, çalışma hakları ellerinden alınıyor iken, özgürlükleri gasp ediliyor iken tek sorunumuz, evlenme akdinin müftü aracılığıyla çözüme kavuşturulması mıdır?” diye sordu.
Fatma Demiroğlu, şu açıklamalarda bulundu: “Kadınlar her gün öldürülüyor iken, her gün tacize, tecavüze, şiddete uğruyor iken, yoksulluk içinde iken, çalışma hakları ellerinden alınıyor iken, özgürlükleri gasp ediliyor iken tek sorunumuz, evlenme akdinin müftü aracılığıyla çözüme kavuşturulması mıdır?
“MEDENİ KANUNUN KADINLARA VERDİĞİ HAKLARDAN NEDEN RAHATSIZ OLUYORSUNUZ”
Mevcut şartlarda, Türkiye’de evlendirme memuru sayısında bir sorun yoktur. Buna rağmen müftülüklere de bu yetkinin verilmesi sosyal hayata dini tahakkümün dayatılması içindir. Türkiye’de çocuk istismarlarının ve tecavüzlerin büyük çoğunluğunun dini nikah kisvesi altında yapıldığı düşünüldüğünde bu tasarının nasıl bir gaflet olduğu daha rahat görülecektir.
12 yaşında imam nikahına, 6 yıl sonra imamın kıydığı resmi nikaha, çocuk gelinlere izin vermeyeceğiz. Müftülük kurumu İslam ile özdeştir. Resmi nikahın müftülerce kıyılabilmesinin önünün açılması Türkiye’deki aile yapısına dini bir dayatmadır. Bu topraklar dinine sahip çıkan, geleneklerine ve göreneklerine bağlı olan insanların evidir. Bu insanların yüzde 90’dan fazlası zaten Müslümandır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devleti olmakla, kadınlar evlenirken Medeni Kanunla hakları güvence altına alınmıştır.
Evlilik akdinin müftülerce yapılmasının önünün açılması din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmasıdır. Bu da laiklik ilkesine aykırıdır. Ancak endişe ile görüyoruz ki; iktidar bu ve bunun gibi uygulamalarla laik düzeni yavaş yavaş ve sinsice yok etmeye çalışmaktadır. Bir arada yaşamamızı sağlayan laikliğe açılan her gedik, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirecektir. Bugün daha net görüyoruz ki siyasi iktidarın son yıllarda dava dediği şey laik düzenin yıkılması davasından başka bir şey değildir.
Türkiye’de kadınların sosyal statüsü 1926 Medeni Kanunu ile resmen tanımlanmıştır. Bizlere düşen, bu Medeni Kanunu daha ileriye taşımaktır. Biz Atatürk devrimlerinin uygulayıcısı kadınlar olarak, kadını toplumdan dışlayan her tür uygulamanın karşısında olduğumuzu ve mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha duyuruyoruz. Bu düzenlemeyi derhal geri çekin. Yaşasın tam bağımsız, laik, sosyal hukuk devleti, yaşasın kadınlar, yaşasın hak, hukuk, adalet.”