22 Ağustos Giresun sel afetinin suları kentleri, köyleri, evleri, dükkanları, köprüleri menfezleri, yolları, önüne ne çıktıysa yıktı geçti. Mala da geldi, cana da. 11 ölümüz, hala cenazeleri bulunamayan 4 kaybımız var.
Acımız büyük…Unutulacak gibi değil.
Bugüne kadar Devlet yanımızda olduğunu hissettirdi. Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, belediyeler, arama-kurtarma ekipleri, güvenlik güçleri, STK’lar, siyasi partiler, yurttaşlarımız tam bir seferberlik içinde yaraların sarılmasına çalıştılar. Hepsine teşekkür…
Ama…
Tarihin en büyük afetinin üzerinden 20 günden fazla zaman geçti. Bu kadar kısa sürede elbette afetin yarattığı mağduriyetler giderilmez, yıkılanlar hemen yapılmaz.
Bunu tahribatın büyüklüğünü ve çokluğunu, kapladığı alandan biliyorum.
Ancak şu andaki uygulamalar, yapılanlar, planlananlar ve hedeflenenler bize ipucu veriyor: Hayatın normalleşmesi, 22 Ağustos’tan önceye dönülmesi, düzenlerin yeniden kurulması uzun süre alacak.
İnşallah olmaz ama bu sürede pek çok yanlışlıklar da yapılacak.
Bunu şundan biliyorum…
Afetlerin vurduğu kentlerin kaderlerini belirlemede etkin, yetkin, söz ve karar sahibi olan; ilimi, bilimi, aklı, mantığı ret eden, çevreyi, doğayı ve doğal yaşamı yok sayan, hatta talanını sağlayan görgü, vizyon ve misyondan yoksun kişiler yerli yerinde duruyor ve duracaklar.
Onların anlayışları, afeti üreten sistemleri yıkılmadı.
Hesap sorulmadı.
Dereli’de, Doğankent’te, Yağlıdere’de, Çaldağ’da can ve mal kayıplarının bu denli büyük olmasında sorumlu olan kişi ve kuruluşlarla, kamu ya da özel kişilerle ilgili idari, adli hiçbir soruşturma açılmadı. ‘Failler’ ortalıkta geziyor.
Menfez katliamı buna örnektir.
Ülkenin Cumhurbaşkanı derelerden kum ve çakıl alınmasını yasakladı. Afetin nedenlerinden biri olarak bunu gösterdi. O derelerdeki şantiyeler sadece kapatılıyor. O kadar…
Oysa o kum ve çakıllar alınmasaydı, altı oyulmasaydı o menfez çökmeyecek, bir dozer operatörü, 5 askerimiz şehit olmayacaktı.
O halde…
O menfezin afetlerde çökeceği uyarısına rağmen dikkate almayan, işlem yapmayan özel idare müdürü, il genel meclisi başkanı, karayolları il, bölge müdürleri ve diğer ihmalkarlar neden hala görevlerinin başında?
Sonra Dereli’de yaşanan sizce sadece doğal afet diye geçiştirilmeli mi?
Doğal olmayan, doğanın neden olmadığı başka şeyler var.
60 km’lik Aksu deresi üzerine 14 HES projesine kim izin verdi?
Oradan her dönem milletvekili seçilenler, üç dönemdir belediye başkanı olan kişi, kaymakamlar, il genel meclisi üyeliği görevini yürütenlerin hiç mi kusuru, kabahatı yok?
Köprünün üstündeki köprüyü derenin önüne bent olan o menfezi hiç mi görmediler?
Veya ne yaptılar bununla ilgili, merak ediyorum.
Afet sonrasındaki çalışmalarıyla o yörelerdeki mağdurların evlatları gibi sevdikleri, saygı ve sempati duydukları İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’dan, Giresunluların gönlünde daha kalıcı yer etmesi güven duygularının artması için; afette ihmali olanlar, sorumlu, suçlu, kabahatli, göz yuman, görmezden gelenler hakkında ‘gereğini’ bir an önce yapmasını bekliyoruz. Yoksa kimsenin kusuru bu da ortaya çıkmalı ki, bu arkadaşlar aklansın…
Yoksa biz daha çoook afetler yaşarız.