Giresunlu bir annenin 22 yaşındaki kızı Pentatlon Sporcusu İlke Özyüksel, başarı ve ödüllerini artırarak ülkemizi gururlandırıyor. Bu alanda Türkiye’den olimpiyatlara katılacak ilk sporcu unvanını da kazanan ve bugüne kadar 7 dünya rekoru derecesi bulunduran Özyüksel, son olarak, KOÇ Holding Yönetim Kurulu Başkanı’yken 21 Ocak 2016’da 56 yaşındayken kalp krizi geçirerek vefat eden Mustafa V. Koç adına düzenlenen spor ödülüne layık görüldü .
ANNESİ HEP YANINDA
Üç ay önce kanser hastalığı nedeniyle babasını kaybeden İlke, görme engelli annesi Gülcan’la birlikte Ankara’da yaşıyor ve burada öğrenim ve spor yaşamına devam ediyor.
ÖDÜLÜNÜ ALDI
Özyüksel, düzenlenen törende toplam 250 bin liralık maddi ödülün yanı sıra plaket ödülünü Caroline N. Koç’un elinden aldı.
İlke Özyüksel burada yaptığı konuşmada, Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünü bitirdiğini, en çok koşu ve atışı sevdiğini anlattı. Uzun süre antrenör bulmakta sıkıntı çektiklerini anlatan Özyüksel, görme engelli olan ve üniversiteyi birincilikle bitiren annesinin mentor olarak büyük bir destek gördüğünü söyledi. Kardeşi olmadığını, antrenmanlar nedeniyle, evden tek başına çıkamayan annesine vakit ayıramadığı için üzüldüğünü paylaşan Özyüksel, spor hayatında yıllarca kendisine büyük bir emek veren babasını üç ay önce kanser nedeniyle kaybettiğini belirtirken gözyaşını tutamadı.”Türkiye’de hiç geçilmedim” diyen Özyüksel, “Pentatloncu olduğum için bir dönem bütün antrenörler beni bıraktı. Diğer sporcuların antrenörlerini gizli gizli dinleyerek kendimi geliştirdim. Şu anda ise Altınordu’nun sporcusuyum. Bir futbol kulübü olmasına rağmen bana gerçek anlamda destek oldular ve buna devam ediyorlar. Başkanımız Seyit Mehmet Özkan’a çok teşekkü
r ederim” dedi. Özyüksel “damar yoğunluğu” hastalığı nedeniyle beş ameliyat geçirdiğini, ameliyatların, olimpiyatlardan sonra devam edeceğini söyledi.
“GÜZEL BİR DÜNYA HAYAL EDİYORUM”
İlke Özyüksel, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mustafa Koç biraz hayallerimi, biraz kendimi gördüğüm biri. Fotoğraflarına baktığımda, videolarını izlediğimde, hayatını okuduğumda kendime çok yakın buluyorum. Yapmak istediğim sporları yapmış ve hepsini öğrenmek, bilmek istiyor. Hep daha fazlasını isteyen biri. Çok sıcak, çok herkesten. Arkasında birçok şey, pek çok yardım ve vefa bırakmış. Bu çok etkileyici. Benim de hayalimde olan bir şey. Onu ayıran en büyük özelliği bence bu. Spor artık benim hayatım, onu kendimden ayırt edemiyorum. İnsanlar spor yapmasaydın ne yapardın diye soruyorlar. Ben hep insanlara yardım ederken hayal kuruyorum ve elimden geldiğince bütün çocuklara yardım ettiğimi düşünüyorum. Hiçbir zaman adaletsiz olunmayan, haksızlığın olmadığı bir dünya hayal ediyorum. Vazgeçmenin kelime anlamı ise bende yok.”
VAZGEÇMEYİ BİLMİYOR!
İlke Özyüksel bundan 22 yıl önce 15 yaşında gözlerini kaybetmiş rehberlik öğretmeni bir annenin ve işçi bir babanın kızı olarak doğdu. Doğumdan hemen sonra damar çoğalması olarak bilinen, doğru teşhis edilmediğinde ölümcül olabilen hemanjiom hastalığına yakalandı. Hastalığını o dönemde 3 günlüğüne ABD’den Türkiye’ye gelen bir Türk doktor teşhis etti. O teşhis olmasaydı her şey çok farklı olacaktı.
İlke çocukluğunda neyle mücadele ettiğini bilmiyordu. Annesi onu aynanın önünde severdi. Kimsenin yüzüne bakmadığı, onunla arkadaşlık etmediği günler oldu, kendini spora verdi. Annesi babası büyük fedakarlık gösterdi. Önce yüzdü İlke. Suyun altına girdiğinde kendini daha özgür ve huzurlu hissediyordu. Ve koştu. “Çok iyi koşuyorsun” yorumlarını duyduğunda hayatın ona ne getireceğini bilmiyordu. Koşmak hayatının bir parçası olduğunda “iyi koşuyorsun ama bu parasızlıkla olmaz” dendi, haksızlıklara uğradı ama hiç yılmadı. Rekorların kızı oldu. Türkiye’nin ilk olimpik pentatloncusu İlke Özyüksel. Yani yüzüyor, koşuyor, ok atıyor, at biniyor, eskrim yapıyor.