Bugün; Dünya Şehircilik Günü
Kentlerin de kırılacak bir kalbi ve hatıralarla dolu bir tarihi var…
Size klasik gelebilir ama gerçekten de yeşille mavinin kucaklaştığı, manalı Amazonlar diyarı (Aretias) adasıyla, tarihi kalıntıların bulunduğu kalesiyle, sisli yaylaları, sahilleri, tarihi mekânlarıyla bir kültür ve turizm kenti olmanın tüm dinamiklerini barındıran bir şehirdir Giresun…
Giresun dünyaca ünlü pek çok kültür sanat insanları yetiştiren aydınlık bir şehirdir… Gazetecilerin, yazarların, çizerlerin, şairlerin, tiyatrocuların, müzisyenlerin, sporcuların, siyasetçilerin yaşadığı bir kültür kentidir…
Fındığın başkenti, kirazın ana yurdu olan özel-güzel bir kentten Giresun’dan nam-ı diğer Kerasus’tan söz ediyorsak düşünmeli…
Denizlerin en huysuzu Karadeniz’i bir yanınıza alıp sahilde dolaşırken başınızı doğaya çevirdiğinizde ezberinizi bozan Gedikkaya’sıyla aşkların ve düşlerin kentidir Giresun…
Yüz yıllık kesme taşlarıyla döşenmiş caddeleriyle, “şıma ile kaynayan” evleriyle ve aydınlık insanlarıyla görülmeye değer bir kenttir Giresun…
“Oy Giresun kayıkları, hep geliyor kârından…” türküsüyle ünlenen, “Sevdim de alamadım, ölüyom efkârımdan” diyen âşıklar mekanı… “Giresun Karşılaması”yla hamsi taklidi yaparcasına oynanan Giresun…
Şimdilerin iki büyük şehri Trabzon ile Ordu arasında kendine has özellikleriyle adından söz ettiren Giresun…
Yaşadığım yöre olan Ayvasıl’dan baktığımda ters kaşık görüntüsüyle şirin mi şirin, şiir gibi bir şehirdir benim memleketim desem hiç de abartılı olmaz… Ama… İşte burada ünlü “ama… fakat” sözcüğü önümüzü kesiyor. Çünkü, bu özel-güzel şehir nedense hak ettiği “kültür-sanat şehri” unvanından yoksun.
Yanlış duymadınız; bir Kültür Merkezi bile yok şimdilerde bu şehrin. Karadeniz’de insan yaşayan tek Ada’ya sahip olduğumuz halde bunu değerlendirecek bir kültürel plan dahi ortada yok. Tarihi Giresun Kalesi’nin çevre düzenlemesi yapılmış değil.
Muhteşem manzaraya sahip yaylalarımızın yolları ise sizlere şenlik..! Yaprak kımıldasa elektriklerin hemen kesilerek karanlığa gömüldüğü bir şehir oldu Giresun…
Verilen onca mücadeleye rağmen denizle doğanın ilişkisini kesen Karadeniz Sahil yoluyla kaybettiğimiz güzelliklerden sonra bir türlü düzenlenemedi sahillerimiz… Kara ile deniz arasına ve insanlarla deniz arasına çekilen duvarlar çirkinlik bir yana, ulaşım özgürlüğümüzü elimizden almış durumda.
Tarihi evlerin bulunduğu Zeytinlik Mahallesi gelmiş geçmiş bütün yöneticiler ve siyasetçiler söz verdiği halde turizme açılamadı. Başka denizlere açılması gereken limanımız nedense işlerlik kazanamadı.
Biliyoruz ki sevmekle başlıyor her şey…
Ne desem, kime sitem etsem bilmem ki?
Belki de en iyisi, o Giresun türküsündeki bir dizeye sığınmak:
“Ölüyom efkarımdan…”
3 yıl önce yazdığım bir yazı bu. Değişen bir şey yok, gelişen bir şey ise; Şimdilerde de liman sahasına konuşlandırılan 16 ucube dev silolar kentle deniz arasında adeta bir “çin seddi” oluşturdu!