Mahkemenin mahkemeyi mahkemeye verdiği tek ülkededir Türkiye. Üstelik mahkemeye verilen mahkeme Anayasa Mahkemesi… Antik Yunan’dan, Roma’dan beri bir ilke imza attık.
Gerekçesi ise, neymiş efendim o mahkemenin üyeleri bir dosya üzerinden karar vererek yetkilerini aşmışlar. Yahu ne yapacaktılar? Karar vermeyip ne vereceklerdi, nasihat mı?
İyi güzel de diyelim ki, o üyelerin sanık olarak yargılanmalarına devam olunacak da nerede, kim yargılayacak, onu anlayamadım. Yargıtayda mı yargılanacaklar? Diyelim ki, yargılanıp ceza aldılar, itiraz ettiler, hukuki sürecin sonu Anayasa Mahkemesi. Dosyaları yine o mahkemeye gelecek. Yani kendileri hakkında karar verecekler.
İçinden çıkılmaz bir durum komedisidir bu…Sen aklıma mukayyet ol tanrım.
Hukukun bırakın düzenini kendisi yok oldu bugün. Bir hukuk kurumu, herkesin hak arama güvencesi olan bir üst hukuk kurumuna karşı bir başka hukuk kurumu tarafından darbe girişiminde bulunuldu bugün.
Yargının siyasallaşması yetmedi, yandaş hakimler savcılar yetmedi, basın özgürlüğünü, temel hak ve özgürlükleri korumayan, Anayasaya uymayan yargının kapısını şimdi de kapatmak istiyorlar. Anayasadan sonra mahkemesi de götürülüyor.
İbiş’le Memiş mahkemeye gitmişler, mahkemeleşmişler mi, mahkemeleşmemişler mi sorusunu sormayın artık. Çünkü İbiş’le Memiş’in gidecekleri mahkeme yok. Gitseler bile mahkemede muhakeme yok.
Terazi tutan adalet meleğinin göz bandı açık, terazinin kefesi eğik, kılıçtan sıyrılmış kaçmış yılan…
Neydi o söz; devletin dini adalet miydi? Galiba öyleydi…