GiresunManşet Üstü

KADIN SEÇEN DEĞİL, SEÇİLEN DE OLMALI

Devrimleri kadınlar yapar.

Kurtuluş Savaşı’nın asıl kahramanı, Cumhuriyet’in de asıl kurucu unsuru da Türk Ulusu’nun kadınlarıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk kadınların bu özelliğini taçlandırmak ve bütün dünyaya mesaj vermek için Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesini sağlamıştır. Demokratikleşmenin siyasette eşit temsille sağlanacağına inancın bir gereğidir bu karar.

İşte bugün anlamlı hakkın verilişinin yıl dönümünü, Dünya Kadın Hakları Günü ile birlikte kutluyoruz.

Ama sadece söylemlerle…

Erkekler yine kürsülerde uçkur düzeltip, kravatlarını ortalayıp, perçemlerini okşayarak, badem bıyıklarını burup sallıyorlar. “Bakın size ne kadar önem veriyoruz; seçme seçilme hakkını bütün ülkelerden önce verdik, yatın kalkın dua edin” demeye getiriyorlar . Bunun üzerinden Atatürk’ü de içine alan övünç dolu cümleler kurarak bir algı yaratmak istiyorlar.

Başarılılar da…

Ama gerçek öyle değil. TBMM’de toplam 600 milletvekilinin 104’ü kadın. Atatürk’ün partisi, kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren parti CHP’nin bile sadece 18 kadın milletvekili var.

Bu demektir ki, siyasetin bütün olumsuzluklarını yaşayan kadınlar siyasetin dışındalar, yasa yapan kurumda, karar organında yoklar. Orada kendi yaşamlarını uluslararası haklar manzumelerine, sözleşme yasa ve yönetmeliklere göre düzenlemekten yoksunlar.

Kaldı ki, Türk kadınının tek hakkı, seçme ve seçilme hakkı değildir.

Kadınlarımızın temsiliyet dışında, cinayet, fiziksel-sözlü şiddet, töre kaynaklı kölelik, adalet, mülkiyet, eğitim, cinsel ayrımcılık, emek sömürüsü…gibi doğumdan ölüme kadar her kimliğe, her yaş gurubuna göre değişen pek çok önemli sorunu var.

Bunlar sadece Türkiye’ye özgü de değil. AmaTürkiye, sicili bozuk ülkeler arasında.

Mesela öteki hakları geçtik kadınlarımızın en temel hak olan yaşam haklarının olmadığı ortada: 2015 yılında 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’in ilk 10 ayında 363 kadın, kocaları, eski kocaları, ayrı yaşadıkları kocaları, imam nikâhlı yaşadıkları kocaları ve ‘sevdikleri’ erkekler tarafından öldürüldü. Neredeyse hepsi aynı yöntemlerle işlenen cinayetlere kurban gittiler. Bıçaklandılar, işkence edildi, boğuldular, pompalı tüfeğin de dahil olduğu ateşli silahlarla vuruldular.

Darp, taciz, tecavüz, işkence gibi şiddet türlerini de ekleyin bu listeye…

Bunlar yaşanıyor, yaşanacak da…

Erkek egemen bir toplumda, hele de kadını eşit yurttaş, birey görmeyen haklarını söz ve eylemlere ortadan kaldırmaya çalışan siyasal anlayışların yönettiği bir ülkede, kadın olarak var olmak tabi kolay değil. Bunun için kadınlar evde, sokakta, işte, bulundukları her alanda, siyasi partilerde, STK’larda mücadele etmeli teslim olmamalıdırlar.

Önümüzdeki yerel seçimlerde kadınlardan, kadınlara seçilme hakkını kullandırtmayan, onları sadece seçen gören, eşit temsilden mahrum bırakan, aday göstermeyen, meclis listelerinde yer vermeyen siyasal partilere oy vermemek gibi bir itiraz ve başkaldırı bekliyorum.

84 yıl önceden bir adım daha öteye gitmek kadınların mücadelelerine sahip çıkmalarıyla mümkündür. Bunu yapanlara selam olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir