39 yıl önce bugün bu saatlerde, Amerikan emperyalizminin kuklası generaller tarafından faşist 12 Eylül darbesi gerçekleşti.
Askerler yönetime emir komuta zinciri içinde el koydu.
Tank ve postal sesleriyle uyandık.
Sokaklarımıza rap rap geldiler, kapıları kırıp yeşil kamyonlara doldurup bilinmez yerlere, karanlık dehlizlere, toplama alanlarına götürdüler, her yaştan insanları.
TBMM ve bütün kuruluşlar kapatıldı.
Demokrasi, Cumhuriyet, hukuk ve Anayasaya askıya alındı.
Siyasi parti liderleri, sendikacılar tutuklandı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 650 bin kişi gözaltına alındı. 300 kişi ‘kuşkulu’, 171 kişi işkencede, 299 kişi cezaevinde, 95 kişi çatışmada, 16 kişi kaçarken, 14 kişi açlık grevinde, 43 kişi intihar ederek öldü.
30 bin kişi yurtdışına kaçtı, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Filmler, tiyatrolar, kitaplar yasaklandı, yakıldı.
Gazeteler, dergiler kapandı.
210 bin davada, 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi idamla yargılandı. 517 idam cezasının 50’si gerçekleştirildi.
4 bin memurun görevine son verildi. 30 bin kişi işten çıkarıldı.
Bunlar sadece bazıları…
Acı çekmeyen, mağdur olmayan kalmadı.
Payımıza düşeni aldık, savrulduk oradan oraya…
Türkiye, travması, etkileri ve izleri uzun yıllar sürecek olan ve bitmeyen karanlık bir dönem yaşadı.
Çığlıklar hala kulaklarımda…
Keşke darbeden, o yıllarda yaşananlardan ders alınsaydı da; ülkemiz demokratik hak ve özgürlüklerin korunup geliştirildiği, ekonomisi güçlü, refah düzeyi yüksek, çağdaş uygarlık yolunda hızla ilerleyen bir ülke olsaydı.
Bedel ödedik, ödülümüz olmadı.
Yanarım da buna yanarım.
Volta günlerimizdeki gibi hala güzel günler düşü kuruyoruz.
12 Eylül’de ve sonrasında kaybettiğimiz bütün insanlarımızı, anılarımda sıcaklığı olan bütün YOL arkadaşlarımı saygıyla anıyorum.
Kahrolsun Faşizm..