UFUK KEKÜL
*Muharrem bey kardeşim;
Önce şunu söyleyeyim: Sonuna kadar haklısın.
CHP’de eşik de duruyordun. Dışlanıyordun.
Gitmen isteniyordu. İsmin orada cismin yoktu.
Şimdi ikisi de yok.
CHP’li bir Muharrem İnce yok.
Herkesin Muharrem İnce’si var.
Yani ortadasın.
Parti kurmaman akıllıca. Zaten başkanlık sisteminde siyasi partilerin önemi yok. Partinde genel başkan olma ihtimalinde yok zaten.
Bunun yerine bir hareket başlatmışsın.
Başarılar…
Ancak geçmişte örnekleri var; bütün siyasal hareketler eninde sonunda bir oluşum yaratır. Gönüllülük ya da kurumsal örgütlenmeye hizmet eder veya partileşme sürecinin ilk adımıdır.
Onun için b hareket mareket değil, resmen yol ayırımıdır.
İleride mutlaka başka bir şeye dönüşecektir, evrilecektir.
Neyse…
Bütün hareketler veya partiler siyasi ihtiyaçtan, eksiklikten, boşluktan doğarlar. Mevcuta alternatiftir, mevcutlardan farklı olurlar.
Bir süreç içinde ekiple birlikte oluşturulurlar. Bir ideolojisi olur.
Ekonomi, siyaset, sosyal hayat, eğitim, sağlık, sanat, iç-dış sorunlara, güncel, genel, yerel konulara kapsayıcı politikalar sunar, çözümleri, öngörüleri olur.
Hedefi olur.
Hareketinde bu dediklerim var mı, yok!..
Keşke olsaydı. Çünkü bu haliyle bu hareket, Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı yapma hareketi olarak görünüyor. Bir aday adaylığı çalışması sadece.
1000 günün sonunda 100 bin imzayla aday olma hareketi de denebilir.
Rakiplerine karşı ön alıyorsun.
*Hareketin adını ve hedefini ‘1000 gün’ olarak koydun mu, seçimin normal tarihte yapılmasını ve Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 yıl daha bu ülkeyi yönetmesine razı olmuşsun demektir.
Bir muhalif iktidar olmayı istemeyi ertelemez. Sürece yaymaz.
*‘Kürt seçmeni’ sözü etnik bir ayrımcılıktır, üniter yapıyı oluşturan ulus bütünlüğünü bu söylemle bozmaktır. Seçmenler kimliklerine, bölgelerine veya özelliklerine göre fedaratif, konfedaratif, eyalet yönetimlerinde ayrılır. Bir partinin temsil ettiği kitleği veya bir bölgede yaşayanları bile bu şekilde nitelendirerek ifade etmek doğru değildir, masumane bulunamaz. Bir niyetin ifadesidir.
Türkiye’de Türkiye halkı vardır. Türkiye’nin seçmenleri vardır.
Sivas kongresine atıfta bulunup hareketi oradan başlatan birisine, o kongrede Atatürk ve arkadaşları tatafından alınan ve kurtuluş savaşının özünü oluşturan “Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz” maddesini hatırlatmak isterim.
*Geçmişi insanın peşinden gelir. Ve insan geçmişine sırt dönemez. Birlikte yola çıktığın 14 arkadaşının, Atatürk ilke ve devrimlerinin savunucusu, ilerici,yurtsever, devrimci-demokrat ve hepsinden önemlisi parti üyelerinin önseçimle belirlediği toplam 69 milletvekilinin çizilmesinin, siyaset dışı bırakılmasının, CHP’den ayıklanmasının, siyasi sorumlusu, suçlusu sadece genel başkan değil, buna şiddetle karşı çıkmayan sensin.
Vefa, yoldaşlık ahdi ve liderlik karşı çıkmayı, itiraz etmeyi gerektirir. Bu kavramlar senin Cumhurbaşkanı adaylığından, ille de Tanju ve Yaşar’ın ikbalinden daha önemli olmalıydı.
* Şimdi çıkmış CHP yönetimi başarısız olmam için her şeyi yaptılar diyorsun. Aynen doğru…En başta sandıklara sahip çıkmadılar. Paralel bir yapı gibi davrandılar. Sanki Türkiye’yi yönetecekmiş gibi seçim bildirgesi açıkladılar.
Ama onlar öyle yaptılar da senin başarılı olmak için ne yaptığın daha önemli.
Türkiye’yi yönetmeye aday birisi önce seçim sürecini iyi yönetir. Aday olduktan sonra parti dışında seçim komiteni kurarak, tüm ayrıntılarına ve yönetimine hakim olacağın bir yapı oluşturmadın, güvenmediğin bir parti yönetimine güvendin.
Bir bilgisayar sistemi kurmak bu kadar mı zordu?
Hele seçim gecesi, otel karargahının özel konuklarının, iş bilmez danışmanlarının kurbanı oldun. Çıkıp iki cümle bir açıklama yapmadın
‘adamın kazandığını’ telefon mesajıyla duyurdun.
Kabahat başkalarında ama çoğu sende be kardeşim.
Ah bu yüksek ve şişkin ego, ah…
*Senin için seferber olan milyonlarca üyeyi, kampanyalarında görev alanları, 16 milyon seçmeni, ‘değişim ve umut kurultayı’ için imza toplayan delegeleri, % 31 oy oranını, STK’ları, parti tabanını, demokratik yapıları, birleştirip Türkiye’nin geleceğini yeniden kurma hedefine yöneltemedin, paydaşlaştıramadın, örgütlü bir güce dönüştüremedin. Başarının üzerine tek adamlığını inşa ederek sen merkezli bir çarkın etrafında herkesin dönmesini istedin.
Bunlar yerine, mücadeleyi bırakıp veya erteleyip parti yönetiminin anti demokratik, oligarşik, lider sultasına dayalı siyaset anlayışının mağduru olmayı tercih ettin. Buradan bir yol ayrımı, cephe yaratarak yürüme stratejisini tercih ettin.
Bunlar senin geçmişin.
Geçmişindeki bu kişiler, bunca şeye rağmen partilerini, bulundukları konumu veya ileride daha iyi bir adaya oy verme olasılıkları varken senin peşine neden düşsün, otobüsüne niye binsin?
Tayyip beyin veya başka adayların olacağı bir seçimde başarı şansın ne olur?
Son olarak diyeceklerini sadece Nagihan’a, Yalova’ya çağırdıklarına veya seçtiğin gazetecilere söyleme. Söz oluyor.
Zaten medyaya da ihtiyacın yok. Hepsi birden seni veriyorlar.
Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Yolun yine de açık olsun.