Bakan Nurettin Canikli, bir şenlikte konuşmuş.
Yaylalardaki kaçak yapılaşma ve imar kirliğine dikkat çekmiş. Hassasiyetlerini anlatmış.
Hiçbir yerde yapılmayanı yaptıklarını vurgulayarak, 2 yılda 150 binayı yıktıklarını ve yıkmaya da devam edeceklerini söylemiş.
Gerçekten o güzelim cennet yaylalarımız kargacık, burgacık apartman görünümlü evlerle şehirlere benzedi.
Herkes parasına ve görgüsüne göre bulduğu yere ev yaptı. Devlet de göz yumdu. Bu sorun yıllar itibarıyla bugüne kadar geldi.
Şimdi yıkalım diyorlar.
Ancak bu noktada yıkmak, sorunu daha da büyütecek ve mağduriyete dönüştürecektir.
Dolayısıyla ‘ben devletim yıkarım’ mantığını terk ederek bunun yerine devletle vatandaşı uzlaştırıcı davranmalı, sorunu, soruna sorun eklemeden çözmek ve gerekir.
Oysa eğer Canikli’nin partisi iktidarda kalırsa bunun böyle olmayacağını biliyoruz.
Giresun yaylalarında taş üstünde taş bırakmayacaklar.
Çünkü Bakan’ın tanımı ‘doğal yapıyı bozan beton binalar’…
Yani her ev bu tanıma girebilir de girmeyebilir de.
Madem yıkılacak devlet örnek olsun diye önce AKP’nin eski-yeni milletvekillerinin, belediye başkanları ve onların yakınlarınınkinden başlamalı.
Buradan da suç duyurusunda bulunuyorum. Böyle ev kaç tane var?
Daha geçenlerde milletvekili Mehmet Geldi’nin evi tartışma konusu oldu.
Hasan Aydın’ın evi nerede?
Mesela Bakan Canikli’nin hiç mi yıkılacak evi yok?
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı orman arazisine yaptırılan 10 katrilyonluk kaçak sarayda otururken, vatandaşın yayladaki 3 kuruşluk evini yıkmak reva mı?
Yaylalarımızın pek çok sorunu var. 2-B en başta geliyor. Orman köylüsü yaşam mücadelesi veriyor. Kaçak yapılaşma ise bunlardan sadece birisi. Gönül isterdi ki yaylalarımızın bir değer olarak turizme kazandırılmasını, barınmayı yollarını,meralarını, endemik bitkilerinin değerlendirilmesini, hayvancılığı, tarımı, yayla sınırları içindeki tarihi, kültürel eserleri konuşalım.
7 Haziran’da oy verirsek bunlar sadece evlerimizi değil dünyayı başımıza yıkacak.