KORONA PANDEMİSİ İÇİN BEKLENEN ÇARE: AŞI
Aşı, hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak amacı ile vücuduna verilen, zayıflatılmış hastalık etkeninin kendisi (virüs, bakteri, parazit vb), parçaları veya salgıları ile oluşturulan çözeltilerdir. Aşılar zayıflatılmış biyolojik moleküller oldukları için doğal enfeksiyonu taklit ederek, etkili bir bağışıklık oluşumuna neden olurlar. Aşı olunması kesinlikle hastalığa yakalanmayacağımız anlamına gelmez; fakat aşı bağışıklık oluşturması sayesinde hastalığı daha hafif şekilde atlatmamıza yardımcı olur. Çiçek, kabakulak, kızamık, veba, verem, tetanoz, hepatit, kuduz vb. uzun süredir yaşamamızda olan ve artık isimlerini ezberlediğimiz aşılardır. Bir aşıdan beklenen en önemli özellikler ise uzun süreli bağışıklık oluşturması, dayanabilmesi, muhafaza edilebilir olması, tek doz uygulanması halinde bile bağışıklık oluşturabilmesi, güvenilir olması, herhangi bir yan yada toksik etkisinin olmaması ve ucuz olmasıdır.
Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 100 milyonun üzerinde çocuk bir yaşından önce aşılanmakta ve bu sayede her yıl 2,5 milyon çocuk ölümden korunmaktadır. Ayrıca birçok hastalığın ortadan kalkmasında ve yaşanan salgınların tekrarlanmamasında da aşıların katkısı inkar edilemez. Diğer yandan yapılan bilimsel çalışmalarda, Kızamık aşısı olan çocuklarda otizm görülme olasılığının yok denecek kadar azaldığı tespit edilmiştir.
Ayrıca aşılar bağışıklık sistemi yetmezliği olanlar, kanser tedavisi gören, organ nakli hastaları, yaşlılar ve hamileleri salgın hastalıklardan korumak için de önemlidir.
Günümüzün teknolojik imkanları da dikkate alındığında etkili ve güvenilir bir aşının geliştirilmesi 12-18 ay gibi uzun bir süreye ihtiyaç duymaktadır. Örnek olarak maruz kaldığımız Korona virüs aşısını ele alacak olursak, bu aşının geliştirilebilmesi için öncelikle Korona virüsün genetik ve protein yapısı hakkında detaylı bilgilerin elde edilmesi, aşı türünün belirlenmesi, insan vücudunda aşının olası etkileri hakkında fikir sahibi olunması için hayvanlarlarda klinik öncesi testlerin gerçekleştirilmesi, sonrasında ise sırası ile sağlıklı belli sayıda gönüllü üzerinde test yapılması, aşının birkaç yüz kişi üzerinde ne kadar etkili olduğunun denenmesi ve birkaç bin kişi üzerinde ne kadar etkili ve güvenilir olduğunun test edilmesi gerekmektedir. Bu aşamalar güvenli bir şekilde geçildikten sonra ise yasal onaylarının alınarak, üretim sürecine geçilebilmektedir.
Bahsedilen bu süreç hem çok uzun hem de çok masraflıdır (milyonlarca dolar tutarında). Bu nedenle de, pandemi yada salgına dönüşmeyen yada belirli zamanlarda milyonlarca kişiyi etkileme olasılığı olmayan hastalık etmenleri için aşı geliştirilmesi tercih edilmemektedir.
Diğer yandan, virüsler (özellikle RNA virüsleri) tamir mekanizmalarından yoksun olmaları nedeni ile sıklıkla mutasyona uğramakta buda viral hastalıklara karşı aşı üretimini güçleştirmektedir. Bu nedenle de, bilim insanları bu durumu bildiklerinden Korona aşısını bir an önce geliştirmek için yoğun çaba harcamaktadırlar. Diğer bir husus ise bazı kişilerin aşıya sıcak bakmaması yani aşı karşıtlığıdır. Aşı karşıtı söylemlerin temelini ise aşıların içeriğinde bulunan kimyasal maddelerin insan sağlığına zararlı olduğu ve doğal yollarla da hastalıklardan korunmanın mümkün olduğu ifadeleri oluşturmaktadır. Özellikle bu günlerde ithal edilen aşılara cip yerleştirilmiş olabileceği yönünde de bazı spekülatif iddialar ortaya atılmaktadır. Böyle bir şeyin olması kesinlikle mümkün değildir. Çünkü ithal edilen her aşı kullanımdan önce Sağlık Bakanlığımız tarafından titiz deneme ve prosedürlerden geçirilerek tekrar onaylanmaktadır. Ayrıca ülkemiz üretilen her aşı için Dünya Sağlık Örgütü tarafından tasdik edilmiş olma şartını da aramaktadır.
Bu nedenle, Korona virüse karşı etkili ve güvenilir bir aşının geliştirilmesi halinde uygulanmasından imtina edilmemelidir.