Türkiye seçimler ülkesi. İlk 1877’de Meclis-i Mebûsan’ı seçmiş atalarımız…Cumhuriyetle birlikte birlikte eşit yurttaşlar olarak seçme ve seçilme hakkını pek çok ülkeden önce kazanmış milletimiz. 1946’dan başlayarak yerel ve genel yönetim organlarını belirlemek üzere sayısız seçimler yapılmış bu topraklarda. Erken, zamanında, halk oylaması, iki de bir cuntacı askerler tarafından ‘tağgir, tebdil ve ilga’ edilen ve sonra yeniden yazılan anayasa veya o anayasanın filanca maddesinin değişikliği için sandık başına gitmişiz.
65 hükümet kurulmuş, başbakanlar seçmişiz.
Okul, sınıf, parti başkanı, muhtar, il-belediye meclisi, apartman yöneticisi, STK başkanı…Aklınıza ne geliyorsa hepsini seçerek bizi yönetmesini sağlamışız. Çocuğun ismini kurayla, sevgilimizin sevip sevmediğini bile papatyayı yolarak belirlemişiz.
Seçim kanımıza işlemiş yani.
Ülkede demokrasinin olmasını sandıkla, seçimlerin yapılmasıyla özdeşleştirmişiz. Demokrasinin diğer kurum ve kurallları, yasama, yargı, yürütme unsurları, basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler, liyakat, hukuk varsın olmasın, sandık ve seçim varsa demokrasi vardır!
Ama bunca seçime rağmen hala ülkemizde bir seçme ve seçilme, seçim yapma geleneği, kültürü ve kuralları oluşmamış.
100 küsür gün sonra seçime gidiyoruz. Ama gidiyormuyuz, gidecek miyiz bu belli değil. Sadece ortada telafuz edilen bir tarih var. O tarihin Anayasaya uygunluğu tartışmalı. Resmi bir karar yok. Seçim takvimi yok. Hangi seçim nasıl yapılacak belli değil. Seçim kararını Cumhurbaşkanı mı alacak, Cumhurbaşkanı TBMM’ye mi aldıracak, şüpheli. Anayasada açık hüküm var: “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir…Yani bu hükme göre Tayyip bey 3.Kez aday olamaz. Ama O ısrarlı, ‘o hüküm eskide kaldı, kilometre sıfırlandı, olurum’ diyor. Yani öncekiler ben değildim, birinci Recep, ikinci Tayyip’ti, üçüncü kez aday olan Erdoğan demeye getiriyor.
İktidarın
adayı tartışmalı, muhalefetinki hala belli değil. Ortada aday yok. Seçmenin
kimi seçeceği belli olmayan bir seçimden bahsediyoruz.
El ise bize gülüyor. Bu çağda bunlar olur mu diye…Üstelikte 100 yıllık bir
Cumhuriyetiz… Ülkesini yönetecek olan Cumhurbaşanını ve siyasal kadroları
seçmeyi dahi beceremeyen bir millet olduk. Yazık, hatta yazıklar olsun.
Madem sandıkla, oyla, zarfla olmuyor, parmak kaldırarak yapalım bari…Mesele iradeyi yansıtmak değil mi? Öyleyse parmakları hazırlayın. Erdoğan’ı seçenler parmak kaldırsın!