Sona eren eğitim öğretim yılının genel değerlendirmesini yapan Çetinkaya, “Özellikle MEB Yasası ile eğitimde tüm dengeler alt üst edildi, 76 bin yöneticinin görevine son verildi, bundan sonra siyasi erke biat etmeyenlere adeta 'bertaraf olun' denildi. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir kadrolaşma operasyonu yapıldı, dershanelerin kapatılması yasalaştı. MEB çalışanları fişlendi, askeri darbe dönemlerini hatırlatan fişlemelerin üzeri örtüldü. Öte yandan okullaşma oranlarında beklenen ilerleme sağlanamadı, derslik açığı, öğretmen açığı yine giderilemedi, ücretli öğretmenlik uygulaması devam etti, okullarda fiziki alt yapı yetersizlikleri öncelikli sorunlar arasında yer aldı” diye konuştu.
Çetinkaya sözlerini şöyle sürdürdü ”Geride bıraktığımız yıl içerisinde özür grubu tayinlerinde Bakanlığın inadı sürdü. Özür grubu tayinlerinin yılda iki kez yapılmasını, öğrenim özrünün özür grubu tayinleri içinde yer almasını ve ililçe emrinin geri getirilmesini talep etmemize rağmen Bakanlık uyarılarımızı göz ardı etti. Bölgeler arası ve okullar arası farklılıklar giderilemedi. Siyasi erk, MEB Yasasını çıkararak milli eğitimin temel taşlarını yerinden oynattı. Bu yasayla birlikte 4 yılını dolduran okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcıları görevden alındı; il milli eğitim müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları, MEB'de üst düzey yöneticilerin görevlerine son verildi. 4 yılını dolduran okul yöneticilerinin görevi 13 Haziran 2014 itibariyle hukuken sona ermiştir.
MEB Yasasının sakıncalarından ve atama bekleyen öğretmenlerin en büyük rahatsızlıklarından birisi de dershane öğretmenlerinin KPSS'siz MEB kadrolarına alınmasıdır. Dershane öğretmenlerinin tamamı da MEB kadrosuna alınmayacak. Sözlü sınav yapılacak, sözlü sınavda başarılı (!) olanlar öğretmen olarak atanacak.
Bu; AKP iktidarının kendi yandaşlarını, MEB kadrolarına ataması demektir. Bu; torpille öğretmenliğe zemin hazırlamak demektir. Bu; başarıyı, liyakati, alın terini yok saymasıdır. Bu; MEB'de var olan torpil ve adam kayırma furyasının bugüne kadar şaibesiz yapılan öğretmen atamalarına da sıçrayacağı anlamına gelmektedir. Derslik açığı en ciddi meselelerimizden birisidir. OECD ülkelerinde ortalama sınıf mevcudu ilkokulda 21,2, ortaokulda 23,3'tür. Derslik başına düşen öğrenci sayısı İstanbul'da ilkokul ve ortaokulda 39, ortaöğretimde 35; Bursa'da ilkokul ve ortaokulda 34, ortaöğretimde31; Şanlıurfa'da ilkokul ve ortaokulda 46, ortaöğretimde 35, Diyarbakır'da ilkokulda 42, ortaöğretimde 49' dur.
Türkiye ile OECD ülkelerini öğretmen maaşları açısından kıyasladığımızda derin uçurum görmekteyiz. OECD ülkelerinde satın alma gücüne göre ilkokulda göreve yeni başlayan bir öğretmen yılda brüt 28 bin 854 dolar, en yüksek derecedeki öğretmen yılda brüt 45 bin 602 dolar kazanmaktadır. Türkiye'de göreve yeni başlayan bir öğretmenin yılda brüt 23 bin 494, en üst düzeydeki bir öğretmenin yılda brüt 27 bin 201 dolar kazandığı ifade edilmektedir. Bu satın alma gücü paritelerine göre hesaplanmış rakamlardır. Türkiye'de öğretmen maaşları yılda 12 bin dolar ile 15 bin 435 dolar arasında değişmektedir.Son dönemde PKK tarafından kaçırılan çocuklar meselesine de dikkat çekmek istiyoruz. Terör örgütü mensupları rengini şehitlerimizin kanından alan, bağımsızlığımızın sembolü, şerefimiz, kutsalımız olan ay yıldızlı al bayrağımızı indirme ahlaksızlığını göstermiştir. Bölge, adeta tamamen PKK tarafından kontrol edilir hale gelmiştir. Bu süreçte çocuklarımız da PKK tarafından kaçırılmakta, kandırılmakta ve dağa götürülmektedir. Hem eğitime engel olmak isteyen, hem 'bu bölgede hala ben güçlüyüm' mesajı veren, hem de kadrosunu genişletmek isteyen terör örgütünün çocukları kaçırması ibret vericidir. Daha da acı olanı AKP'nin bir milletvekili, çocukların kaçırılmasının sorumluluğunu öğretmenlere yüklemeye çalışmış ve 'öğretmenler mülakatla alınsın' şeklinde ucube bir öneri getirmiştir.İşte tüm bu sorunlar eğitimde kanayan bir yaradır. Bakanlık, problemleri çözmekte atak davranmamakta ve sürüncemede bırakmaktadır. Bu nedenle 20132014 eğitimöğretim yılına baktığımızda başarısızlık görüyoruz. Bu başarısızlığın sorumlusu MEB'i yönetenler ve Hükümet ettiği yaklaşık 12 yıllık dönem içerisinde beş kez Milli Eğitim Bakanı değiştiren, eğitimde tutarlı ve istikrarlı icraat sergileyemeyen AKP iktidarıdır. Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı da sorunları çözmede yetersiz kalmaktadır. Özellikle son olarak MEB Yasasının ihdas edilmesiyle birlikte eğitimöğretim hayatımız büyük bir darbe almıştır. Bir yıllık performansını değerlendirdiğimizde Bakan Nabi Avcı sınıfta kalmıştır.”