Savaşta değiliz….
Ama 9 gün içinde yüksek standartlı savaş teknolojisiyle donatılmış üç F-4 tipi savaş uçağımız eşi benzeri olmayan ‘kazalarla’ düştü.
Her biri uzun teorik-pratik eğitim evrelerinden geçerek yetişen ikisi kurmay binbaşı, yüksek rutbeli 6 savaş pilotumuz şehit oldu.
Son iki şehit..İkisi de Mustafa…Birisi yazın evlenecekmiş, birisinin 9 aylık çocuğu var.
Şehitlerin öykuleri birbirine benziyor. Onlar da ötekiler gibi arkalarında dramatik öyküler ve gözleri yaşlı analarını, iç çeken babalarını bırakarak gittiler.
Acımız büyük, ruhları şadolsun, mekanları cennet olsun.
Askerliği, özel birlikte, paraşütçü komando, sonra da Uğur Mumcu’nun askerlik yaptığı, Sakıncalı Piyade isimli kitabını yazdığı Ağrı Patnos’ta piyade istihkam çavuşu olarak yaptım.
Çok anlamam uçaklardan.
İlgi ve bilgi alanım da değil. Çok ahkam kesmeyeceğim.
Zaten Abdulkadir Selvi yapar onu.
Ancak tüm cahilliğimle söylüyorum: İşin içinde bir iş var. Kaza değil bu.
Düşünün…
Malatya'dakş iki uçak o teknolojik donanıma rağmen neden ve nasıl havada çarpışır, veya söylendiği gibi irtifa kaybederek yere çakılır?
Dün Konya'da tatbikatta eğitim uçuşu yapan o uçak durup dururken nasıl düşer?..
Ve bu uçakların pilotları fırlatma koltuğunu neden kullanmamışlardır da ölüme gitmişlerdir?
Yanıtlanması gereken pek çok soru var.
Bu çarpışmaya, düşüşlere, hemen daha henüz hiçbir şey net değilken ‘kaza’ denmemeli, böyle bir tespit yaparak geçiştirilmemeli, unutturulmamalı, unutulmaya bırakılmamalıdır.
Tersine; kuşku düşündürmeyecek şekilde, şeffaf biçimde aydınlatılmalı, şehitlerimizin aileleri ve kamoyunu tatmin edecek, vicdanları rahatlatacak bir açıklama yapılmalıdır.
Bir başka boyut ise; bu uçaklar pek çok ülkede emekli edilmiş. Ama Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde 54 tane mevcut. Bunların bir bölümü, düşenler de dahil; imkan ve kabiliyetleri İsrail tarafından modernize ediliyor. Dolayısıyla sözkonusu bizim için hayırlı rüya görmeyen bir İsrail olunca, insanın aklına iyi şeyler gelmiyor.
Acaba elektronik veya başka bir müdahale mi söz konusu?
Silah sanayinin ihaleci baronları uçaklarımızı düşürürek gözdağı ve tehditler mi savuruyor?
ABD-İsrail merkezli bir suikast mı bu?
Hadi tüm bunlara komplo teorisi diyelim.
Ordumuzun tümüne, ama özellikle Türk Hava Kuvvetleri'ne yapılan komploların ve 'kumpasların' bu olayda etkisi yok mu?
Dünyanın en gelişmiş gücüne sahip, herkesin imrendiği ordumuza karşı bu süreçte iktidara paralel güçle birlikte, oluşturdukları siyasallaşmış hukukla adeta soğuk savaş yürüttüler, çökerttiler.
Hava kuvvetlerinin komuta kademisine uyduruk gerekçelerle operasyon yaptılar ve davalar açıp, mahpus yatırdılar. Moral ve motivasyonunu düşürerek itibarsızlaştırmaya çalıştılar.
Komutan kalmayınca sevk ve idare bitti, askerlerin teknoloji, eğitim,imkan ve kabiliyetleri ortadan kalktı.
Bir taraftan da PKK ve onun işbirlikçileri 'müzakere' 'çözüm süreci'adı altında ordumuzun elini kolunu bağladılar, kahraman bir ordudan yenilmiş, teslim olmuş bir ordu imajı yarattılar.
Tüm ihmal cinayetlerine aynı ismi takıyorlar: Maden kazası, asansör kazası, tren kazası, iş kazası…
Şimdi de uçak kazası.
Oysa kaza ;insan iradesi ve kontrolü dışında aniden gelişen, önüne geçilmesi, engel olunması mümkün olmayan olumsuz sonuçlar doğuran olay demektir…
Bu tanıma uymayan bir olayla karşı karşıyayız.
Bu olay kaza değil, resmen cinayettir.
İç güvenlik paketiyle uğraşanlara buradan sesleniyorum; bırakın boş işleri. Halkımızın demokratik tepkilerini göstererme hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya, yok etmeye yönelik baskı yasaları çıkarmaya çalışmayı..
Sorun iç güvenlikte değil, dış güvenlikte…İtibarımız bitti. Şu anda kendi savaş uçağını düşüren,pilotlarını öldüren ve sonra da buna 'kaza' diyen bir ülke ayıbıyla yaşıyoruz. Bunun için bu cinayetlerin faiileri mutlaka bulunmalı, hesabı sorulmalıdır.
Bununla uğraşmalıyız. Bu ülkenin ordularının saraydaki Başkomutanı'nın tasası da bu olmalı.
Artık ne yazık ki; İstikbalimizi göklerde değil, yerlerde sürünüyor,