ANDIR GALSIN HES’İNİZ(1)…
Ülkemizde 2000 dolayında HES yapılıyor.
Bunların nerdeyse tamamına yakını hakkında dava açılmış. Hepsinin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporları iptal edilmiş. Mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı vermişler.
Yargı diyor ki özetle; yapmayın, yapılırsa çevre dengesi bozulur‘ Yani fauna, flora, endemik bitkiler, canlı yaşamı etkilenir.
Nasıl mı’ Anlatalım.
HES’lerin büyük bölümü bizim bölgemizde.
Giresun’da Batlama, Pazarsuyu, Aksu, Keşap Vanazıt, Espiye, Gelevera, Yağlıdere ve Tirebolu Harşıt, Çanakçı havzaları üzerinde 94 proje var.
Binlerce yılda oluşan bu vadilerimiz ve kanyonlarımız bu projeler için kazıldı, kazılyor, kazılacak.
Bu kazı inşaatlarında özellikle tünellerden çıkan ve kansorejen etkileri olan kimyasal özellikteki maddeler, kullanılan patlayıcılardaki siyanür, sülfürük asit direk olarak çevreye karışacak.
Çok geniş bir alanda bu nedenle her türlü tarım ve hayvancılık yapılamayacak.
Dolayısıyla işe yaramayan kırsal alanda yaşayanlar göç edecekler.
Devam edelim.
Akan suyu yatağından alıp borunun içinden geçirip bırakıldığı alan 5 kilometre. Çarp Giresun’daki HES sayısı 94’le.
Demek ki sadece Giresun’da 50 kilometrelik bir alanda su olmayacak. Böylece yeraltı ve yerüstü su dengesi değişecek.
Pınarlar ve su kaynaklarının kuruma olasılığı belirecek.
Buharlaşma fazla olduğundan iklimsel değişiklikler görülecek. Yağışların miktarında anormal artış ve azalmalar olacak.
Denize ulaşan su miktarı azaldığı için denizdeki canlı yaşamı etkilenecek.
Belki balık, hamsi kalmayacak.
Öyleyse biz neden böylesine önemli, uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış,doğal sit alanı olan vadilerde HES yapıyoruz.
Salak mıyız’…
ANDIR GALSIN HES’İNİZ (2)
HES’leri yapanların ve onların destekçilerinin iki tane önemli gerekçeleri var.
Diyorlar ki ‘enerjide dışa bağımlılıktan kurtulacağız’, ‘Türkiye’nin enerji açığı var’.
Yalan’
2000 HES bittiğinde üretilecek elektrik enerjisi, Türkiye’nin şu anda ihtiyacı olan enerjininbinde 4,25’i kadar.
Yani sadece bir kentin ihtiyacını karşılayacak kadar.
Oysa sadece Doğu Karadeniz ve Doğu-Güneydoğu’ daki elektrik kaçağı (tel ve direklerden dolayı) %17′ dir.
Bunu önlesek bile katliama gerek kalmayacak.
Değer mi..
Öteki yalan ise; istihdam yaratacağız’
Yalanın dik alası.
O inşaatlarda, gittim gördüm; gariban köylülerimiz karın tokluğuna çalışıyor. Bitince de belki içlerinden birisi bekçi olacak.
Bunlar safsata.
Gerçek şu: HES’ler sularımızı ele geçirmek için bir araç.
Çünkü gelecekte suyun önemi artacak, dünya su ile şekillenecek.
HES’ler üzerinden su kaynaklarını ele geçiren sermaye grupları suyu bir silah gibi istediği fiyattan alıp satacaklar.
HES’leri yapanlar kim, inceleyin bakın hepsi çok uluslu sermayenin uzantılarıdır.
Hangi ülkede su kaynakları böylesine kolayca talan ediliyor ki. Bakanlıkta adamını bul, işi bağla, al krediyi, kur tezgahı suyu enerjiye dönüştür sat devlete para kazan. Oh ne ala’
Bu ülkenin sularını doğaya zarar vermeden baraja dönüştüren Devlet Su İşleri ne oldu’
* * *
İlk kulacımı Kanlı Göl’de, Dört Taşta, ‘Hocon değmen yanında’, Kandez’de attım.
İlk balığı oralarda tuttum. Üzüm teveğine takıp, kumlu pullarıyla getirdik evimize. Hem de kırmızı benekli alabalıktı.
Orta yaşımda gördüm; Pazarsuyu, Batlama, Gelevera, Aksu, Sağrak, Aygır Göl, Karagöl, Çamlı Göl’ü’ Carton değirmenini.
Çocuklarımıza bu dereleri suyuyla bırakmalıyız.
Derelerimizin suyunu vermeyelim.
Çünkü su; iş, aş, ekmek, hürriyet, vatan, hayat’ ve daha pek çok şeydir.
İnsan için damarda kan neyse, dere için de su aynı.
Suyun alırsan dere yaşar mı’..
Denetleyen, kontrol eden makamlar görevlerini yapmıyor.
Köylümüz susuyor. Çünkü Kaymakam yardımları kesiyor.
Siyasetçinin gündemi başka. Adaylar eline pancar alıp pazarcı kadınlarla fotoğraf çektirip ‘halkçı’ oluyor.
Tepki gösteren yok.
‘Andır kalsın HES’iniz’. HES’tirin gidin buradan diyen yok. .
Yazık’ Yazıklar olsun
(22 Nisan 2011)