Ben bir Köy Enstitülü öğretmenin çocuğuyum.
Medrese hocası, din alimi Kadir hocanın 4 yaşındaki yetimiydi, Babam Mustafa.
Eskimesin diye eline aldığı çarıkla yayan gelip, Çınarlar camisinin musalla taşının altında yattığı gecenin sabahında girdiği sınavı kazanarak başladı okuma serüvenine…
Beşikdüzü’nde başladı, Arifiye, sonra da Aydın Ortaklar’ı bitirdi.
O okullar 1937-1952 arasında 15 yılda 17 bin 341 öğretmen, bin 599 sağlıkçı, 8 bin 675 eğitmen toplam 27 bin 989 mezun verdi.
O da bunlardan birisiydi.
Arkadaşlarıyla birlikte, kadın, erkek dağıldılar yurdun dört bir yanına, mühür ve bayraktan başka bir şeyleri yoktu, okulları kendileri yaptılar…
Onların hepsi birer devrimciydi.
Sadece çocuklara eğitim vermediler; gaz ocağını, radyoyu, ışığı götürdüler. Köylülere bahçe duvarlarını, hızarı, keseri, çiviyi, dallara aşıyı, bilinçli tarım ve hayvancılığı, ağlarla balık tutmayı onlar öğrettiler.
Babam mesela, iyi bir çiftçiydi, tarım, hayvancılık bilirdi, ustaydı, marangozdu, ressamdı, pek çok enstrümanı; piyano, flüt, melodika, akordiyon dahi çalardı müzisyendi, mandolin kursu verirdi ve müzik dersine girerdi.
Tiyatro yazar, yönetirdi.
Bir çok yeteneği vardı babamın köylerde uyguladı, öğretti.
Ama en önemlisi iyilik, dürüstlük, doğruluk, ahlak ve erdem sahibiydi.
İyi bir vatanseverdi.
Derdi ki 25 klasik okumak, en az bir yabancı dili iyi konuşmak, bir müzik aletini iyi çalmak zorunluluktu…
Böyle yetiştiler ve Ülkemize, ulusumuza pek çok insanlığa hizmet eden öğrenciler yetiştirdi O ve diğerleri. Bugün hepsi alanlarında başarılılar…Enver Yücel, Öner Hekim, Osman Öztürk, Talip Emiroğlu gibi…
O öğrenciler de köy enstitü kültürüyle ve vicdan, adalet, ahlak gibi insani erdemlerle donandılar.
Köy Enstitüleri de, çok önemli bir Cumhuriyet projesiydi. Yobazlığa, bağnazlığa, gericiliğe, ve bütün Avrupa’da Hitler ve Musolloni ile birlikte yükselen ırkçılığa ve faşizme karşı Atatürk devrimlerinin aydınlanma ışığını eğitim yoluyla yayarak, çağdaş, demokratik, özgür, kültürü, gelenek ve görenekleri güçlü bir toplumun, bilgiyle donanmış bireylerini yetiştirmek ve böylece bir cumhuriyet yaratma ülküsüyle kuruldu.
Üreterek kalkınma bu projenin en önemli unsuruydu.
Bu büyük hamleden korkan emperyalistlerin hedefi oldu bu okullar, onların isteğine uyan siyasal iktidar tarafından (Marshall Yardımı için Köy Enstitülerinin kapatılması şartı sunuldu. İnönü, DP’ nin ilk kapatılma teklifini reddetti, ikincisini onayladı) 27 Ocak 1954’de kapatıldı.
O okullar kalsalardı Türkiye çookk başka olurdu. Yoksul kimse kalmazdı, göç olmazdı örneğin!
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış olurduk. Yozlaşma olmazdı. Ahlaki değerler bu kadar yerlerde sürüklenmezdi.
O okulları biz kapattık ama ABD, Hindistan, Kore, Venezuela gibi 100’ün üzerinde ülke bu projeyi örnek alan uygulamalara başladı. Gönül ister ki o okullar günümüze uygun eğitim sistemleriyle ve bilimsel, teknolojik gelişmeleri de katarak modernize edilerek yeniden açılsın.
Bu müstesna eğitim kurumlarını ülkemize kazandıran; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel’e ve başta babam Mustafa Kekül olmak üzere, tanımaktan onur duyduğum Hüseyin Hüsnü Tekışık, Ahmet Aydemir, Ayhan Çalış; Günaydın Turan ve ebediyete intikal etmiş bütün değerli öğretmenlere rahmet, hayatta olanlara uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum.
Köy Enstitülerinin 81. kuruluş yıldönümü kutlu olsun.