75’li yıllarda tanıştım. Bir mitinge gelmişti. Atatürk meydanında konuşurken devrimcilerle birlikte ben de bağırmıştım, “Yahya, mobilya, Yahya” diye…Benim ilk sloganımdı. Yahya, Süleyman Demirel’in yeğeniydi. Uğur Mumcu’nun ortaya çıkardığı hayali ihracat skandalının kahramanıydı.
Görüşlerine…Ülkemize yaşattıklarına, Denizlere, Mahirlere, Maraş’a, Sivas’a, Fatsa’ya, MC’lerine,İlksan’a, Susurluk’a, emperyalist politikalarına, tekelci sermayeyi, kapitalist üretim ilişkilerini geliştirip güçlendirmesine ve diğer yaptıklarına katılmayıp onay vermesem de, haklarımı helal etmesem de ondan sonra gelenlere bakıp bir kıyaslama yaparak düşündüğüm zaman Süleyman Demirel’in arkasından yine de kötü konuşmak caiz değil. Böyle düşünüyorum şimdi.
Zaten ölenin arkasından konuşulmaz. Kötü de olsa susulur.
Ayrıca insan yaşamı boyunca hep iyi değildir. Kötülük de olur yaşamında. Hele de yöneticisiyse…Türkiye gibi karmaşık, çalkantılarla dolu bir ülkede hele de Başbakansa…Yönetim sistemleri kontrolden çıkar.
Sonra…Demirel’in pek çok hizmetleri var. GAP gibi, ilimizin kalkınma ve gelişmesinde ciddi katkıları olan O’nun açtığı yeni yetme siyasetçilerin kapattığı Giresun Aksu SEKA gibi…
Ardından barajlar, yollar, fabrikalar bıraktı. Sanayileşme ve turizme O’nun katkısı yadsınmaz.
Değişik, renkli bir siyasetçiydi.
Hele de Anadolu’da çobanlık yaptığı bir köyden, gaz lambasıyla ders çalışıp, üniversite okuyup, sonra Türk siyasetinin tepe noktalarına yükselişinin öyküsü takdire şayandır.
Cumhuriyetin yurttaşlarına ne kadar eşit davrandığının kanıtıdır.
Sonra…Bizi hep gülümseten söylemleri. Mizahi yorumları. Basın özgürlüğüne saygısı…Nazmiye hanıma olan sevgisi… Baba denmesi boşuna değil.
Sonra bizler 1978 kuşağı O’nun hükümetlerinin uygulamaları nedeniyle O’na hep karşı olduk; laik,demokratik cumhuriyeti, insan hak ve özgürlürlüklerini O’na karşı savunduk,sayesinde devrimci-demokrat olduk.
Sonra… 12 Eylül’ün acılarını da birlikte yaşadık. O Hamzakoylarda, Zincirbozanlarda, bizler başka yerlerde…
Sonraki yıllarda o dönemin anti demokratik uygulamalarına karşı farklı kulvarlarda ama ortak bir zeminde buluştuk. Konuşan Türkiye mücadelesine destek verdik.
O, son 20 yılında demokrat oldu. Haksızlıklara, hukuksuzluklar, insan hakları ihlallerine karşı durdu.Büyük bir evrim geçirdi. Kendisini bile eleştirdi. Mesela Cumhurbaşkanlığı dönemi tam bir devlet adamı vakurluğu içinde geçti.
Şapkasını zarif biçimde sallayarak halkı selamladı.
***
Bir anıyla bitirelim…
Giresunluların, onları temsil edenlerin devletin tepe noktalarında bir saygınlığı vardı.
Demirel’i 1995 yılında, Çankaya Köşkü’ne Giresun Vakfı’nın organizasyonuyla Giresun heyetiyle birlikte ziyarete gitmiştik. Radyo haberciliği yapıyordum, daha TV’ler yoktu. (Arka sağdan 2’inci benim).
Aynı gün Başbakan Erbakan ve yardımcısı Çiller’in de ziyareti vardı programda.
Kimler yoktu ki…O zamanın milletvekilleri Yavuz Köymen, Burhan Kara, eski Bakan İbrahim Özdemir, İş insanı Dr. Öner Hekim, Hayri Bakıcı, Hacı Özer, İbrahim Yamak, rahmetli olanlardan Akın Önbayrak, Murat Cürgül, Belediye Başkanı Mehmet Larçin, Refik Çakır,Halil Biçer, Ahmet Yılmaz, Mehmet Yanbul…Ve daha niceleri.
Çankaya köşkünün mutevazi salonunda hediyeler verilip alındıktan sonra Demirel bizleri dinledi. Giresun’un çoğu hala duran, pek değişmeyen sorunlarımızı, beklentilerimizi anlattı heyettekiler. Talimat verdi, söz verdi. O eşsiz hafızasıyla unutmaması mümkün olmayan muhtarları, köyleri, evleri, siyaset arkadaşlarını, sokakları sordu. TSO Başkanı Yamak ve diğerleri cevap verdi. Çok önemli ve hala yeri doldurulamayan STK temsilcisi Hayri Bakıcı abimiz Şebinkarahisar’ın il olması gerektiğini anlattı. 2 saate yakın süren ziyaret sona erdi. Kapıya durdu Demirel uğurlamak için, 35 kişi falandık. Herkes elini öptü.
Benim dışımda…O anlık ruh halin İçim el vermemişti elini öpmeye…Çok şaşırmıştı. Gazeteciğim değince beni kucaklamıştı.
***
Demirel Türk siyasetinde yeri doldurulamayacak kadar önemli bir siyasetçiydi. O’nun yaşamını siyaset bilimi doğru biçimde değerlendirecek ve gelecek kuşaklara bırakacaktır.
O’nu ebediyete, tarihin sorgulayıcı, yargılayıcılığına bırakıyoruz.
Sonuçta; 9 yıl önce 50 yılı birlikte geçirdiğimiz birisini kaybettik. Çocukluk, gençlik anılarımızda yer tutan bir şahsiyetti.
Sadece bu nedenle bile ruhu şad olsun.
Nerde kalmıştık, Binenaleyh…
(Düzenlenmiş yazım)