Soma'yı olay, facia, kaza ve kader olarak görmek suçu örtbas etmek, suça ortak olmak demektir.
Soma; tasarlayarak, planlayarak kasten adam öldürmeye tam teşebbüstür ve o madendeki emekçiler cinayete kurban gitmişlerdir.
Bunun adı toplu katliamdır.
Önce bu tespit yapılmalıdır. Ancak o zaman failler bulunur ve hesap sorulur.
3-5 kişi ile sınırlı ve sadece yargılamayı içeren hukuki bir süreçten bahsetmiyorum.
Başka bir şey yapılmalı.
Türkiye bu cinayeti bir kendisiyle hesaplaşma vesilesi gibi görmelidir.
Herşeyden önce; özelleştirme ve taşeronlaşmayla birlikte bozulan iş hukuku, adaleti ve barışı yeniden tesis edilmeli, sadece sermayenin sınırsız kar hırsını ve sömürüyü meşrulaştıran yasa ve yönetmelikler değiştirilmeli, emek ve emekçiği koruyan düzenlemeler yapılmalıdır.
En önemlisi de üretim alanlarında iş güvenliğini sağlayacak etkin bir denetim mekanizması kurulmalı ve buna uymayanlara ağırlaştırılmış cezai müeyyideler getirilmelidir.
Ama şimdiye kadar izlenen ve uygulanan politikalara ve Soma katliamı sonrasında yapılan açıklamalara bakılırsa AKP'nin bunu yapmaya niyeti yoktur. Hele Başbakan hemen başlangıçta sanık olacak, yargılanacak o madenin patronunun elini sıkarak O'nu adeta aklamış, siyasi yakınlığını bir mesaj olarak vermiştir. Ardından da iş kazalarıyla meydana gelen ölümleri doğal sayan açıklamalar yapmıştır.
O'na göre ölüm bu işin fıtratında vardır.
Allahı da çarpık görüşüne ortak etmiştir.
Allahın tüm kullarına öngördüğü ve kader diye anılan yaşam senaryosunun içinde ölüm vardır. Madencilerin de ölümü kaderdendir. Rahmet dilemek yeterlidir.
Dolayısıyla Soma'nın acısını paylaşmak için yürüyenler, bir daha olmasın diyenler, önlemden, ihmalden bahsedenler, tepkilerini dile getirenler, muhalefet partileri, avukatlar, yazarlar, aksi görüş belirten herkes, Allaha isyan eden günahkarlardır. Haindir, edepsizdir, şerefsizdir, yerlerde sürünen sürüngenlerdir. Gazbombası, jop, toma, tazikli su, dayak değnekle durdurulmalı, susturulmalıdır.
Az önce de AKP Gurup Toplantısında konuştu. İçimizi rahatlatacak bir sözü olmadı. Yine verdi veriştirdi.
Oysa ulusumuz bu büyük acı nedeniyle bir ve beraber olmak, paylaşmak, yaraları sarmak istiyor.
Ama Başbakan, aklını, dilini ve psikolojisini kontrol edemeyen bir eylem ve söylemle saldırıyor. İkiye bölüyor.
'İsrail dölü' diye vatandaşı tokatlıyor, müsteşarları, korumaları, talimat verilen güvenlik güçleri maden ağzında ölüsünü bekleyen Somalıları öldüresiye dövüp yerlerde sürüklüyor.
Sonuç olarak; AKP bu olayın siyasi faturası ve bedelini ödemeyecek. Unutulmasını sağlayacak. Ve iktidarda kaldığı sürece Somalar son olmayacaktır, Türkiye bundan sonra da emekçilerini benzer cinayetlere kurban verecektir. Ortak adları 'şehit' olacaktır.
Soma unutulmamalı. Ancak o zaman o madenciler şehit sayılır.