Tiyatro, ellerini toprağın karnına geçirip doğrulan ilk insandan bu yana insanın insanlaşmasına, düşünce taşımasına, acıma, vicdan, sevgi, öfke, kin, kötülük, iyilik, inanç gibi duygulara sahip olmasına; yani evrimleşmesine katkı sağlayan en önemli sanattır.
Heykel, resim, mimari, müzik gibi bütün sanatları, edebiyat, tarih, felsefe, psikoloji, arkeoloji, antropoloji gibi ana bilim dallarını içinde barındırmıştır.
Bazen konuşamayan insana dil, iletişim aracı, bazen kültürleri oluşturma, yaşatma ve aktarma işlevi üstlenmiş, bazen de tanrılara, doğa üstü güçlere, soylu kişilere, erki temsil edenlere inanılmasını özendirerek, kurulu düzenler oluşmasını, toplumsallaşmayı hızlandırmıştır.
Tüm bunları yaparken asla hayatı, düzenleri, kurumları sorgulamaktan, eleştirip yargılamaktan geri durmamış, hep muhalif, devrimci ve özgür bir ruh taşımıştır. Toplumu iyiden güzelden yana değiştirme, dönüştürme görev sorumluluğunu da hiç unutmamıştır.
Bu nedenlerle ondam hep korkulmuş, onu yapanlara baskılar, sansürler, tehditler, yokluk ve yoksunluklar, bedeller ödettirilmiştir.
Ancak tiyatrocular hiç yılmayacak ve tiyatronun ışığı ve perdesi hep açık kalacaktır.
Bu sanata oyuncu, yönetmen, sahne işçisi olarak 27 yılını vermiş, bedelini pek çok şeyle ve de gençliği ile ödemiş birisi olarak, bir kez daha bilinçle inançla, Yaşasın Tiyatro diyor, Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutluyorum.
Bu anlamlı günde ebediyete intikal etmiş tiyatro sanatına emek verenleri saygıyla anıyor ve yürekten selamlıyorum. 27 Mart 2015’de sahneden sonsuzluğa uğurladığımız Sema Yazıcıoğlu’nu da saygıyla anıyorum.
Kaleminize sağlık ????