AKP VE CANİKLİ’NİN GELECEĞİ

Seçilmiş Cumhurbaşkanı, henüz Başbakanlığının devam ettiğini söyledi ve Başbakan sıfatıyla imzalayacağı kararnameyle kendisinin Cumhurbaşkanlığının ilan edilmesini engelledi,Resmi Gazete’de yayımlanmasını  sansür uygulayarak ertelettikten sonra, bu sefer de AKP Genel Başkanı olarak MKYK toplayıp yerine müdür gibi genel başkan ve Başbakan ataması yaptı.

Delegeleri gidip 27 Ağustos’taki genel kurulda bu ismi onaylayacak. Aksi düşünülemez.

O gün ve bir gün sonra devir teslim oluncaya kadar ülkemizde; bir seçilmiş, bir görevi sona eren iki Cumhurbaşkanı, iki Başbakan, iki AKP Genel Başkanı olacak.

Bir gün sonra, 28 Ağustos’ta sayı azalacak. Devir teslimden sonra Abdullah Gül gidecek, Erdoğan’ın, belirlediği Bakanlar Kurulu listesini Davutoğlu alıp onaylatmak için köşke çıkacak.

Böylece içinde takiye, hülle, Anayasa, yasa ve yönetmelik, hukuk, teamül, demokrasi ihlali olan bir süreç bitecek, yenisi başlayacak.

Bu ara dönemde en inandırıcı olmayan kişi Abdullah Gül’dür. Bakmayın siz öyle duygusal tripler takınmasına, yarı ağlamaklı veda konuşması yapmasına, eşine ‘intifada başlatacağım’ gibi iddialı laflar ettirmesine.

Bunlar yakışmıyor.
Yakışan ve ondan beklenen, hiç olmazsa görevini bırakırken Cumhurbaşkanı gibi davranması, Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri kullanmasıydı.
Anayasa’da öngörüldüğü gibi, Erdoğan’ı bütün görevleri sona ermiş, görevi devralmayı bekleyen bir Cumhurbaşkanı gibi görüp azledebilir, O’nun yerine gelen birisine veya TBMM’deki herhangi bir milletvekiline hükümeti kurma görevini verebilirdi.
Yapmadı…

O sadece kendisinin safdışı kalmasına içerledi.

Erdoğan aslında bir devrin sonunu getiriyor.  2000’lerden beri bu yolda beraber yürüdüğü kişilerle yollarını ayırıyor, kayıtsız şartsız tek egemen olduğu bir yeni alt yapı kuruyor.
Yani harcanan sadece Abdullah Gül değil. Bülent Arınç, ardından Cemil Çiçek,Başbakan olmayı bekleyen Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu  ve diğerleri…

Bu hafta açıklanacak olan Bakanlar Kurulu’nda o diğerlerini de göreceğiz.

Ne yapacaklar paketlenince…

Kimbilir belki de hep birlikte ANAP'ı diriltirler (bu da konuşuluyormuş Ankara'da).

Ben en çok da Nurettin Canikli’nin akıbetini merak ediyorum.
Aslında biliyorum…

Siz bakmayın öyle tek merkezden yerel matbuata 3-5 kuruşluk tam sayfa ilan verilerek Başbakan’a destek veren Giresunlulara teşekkür ettirildiğine, aynı gün de manşetten “Bakan oluyor” diye haber yaptırıldığına…

12 yıldır hep aynı masalla avunuyoruz.

4 kere hükümet kuruldu, hepsinde de adı Maliye Bakanı, Ekonomiden Sorumlu Bakan olarak ismi geçti. Şimdi de güya Gümrük ve Ticaret Bakanı olacakmış. 
Oysa kendi talebi yok, torba yasayla uğraşıyor. Yani mutfakta…Durumu kabullenmiş.

Teşkilatların da yok. Mesela siz hiç duydunuz mu Mehmet Geldi, Adem Tatlı veya Hasan Aydın’dan tek bir laf, yok!..

Sadece buradaki ‘yandaşları’ güya kamuoyu yaratıyor, O’nu o makamda görmek istediklerinin mesajını veriyor.
Keşke olsa…Bugüne kadar hep olması yönünde yazılar yazdım. Sanki bir kusuru, bir ayıbı, öteki milletvekillerinden aşağı bir yanı varmış gibi yapmadılar.
Bu sefer de Bakan makan olmaz. Yapmazlar.

O da harcanacak.

Olması da bir şey ifade etmez. Bu saatten sonra Giresun’a yararı da olmaz. Sadece kırmızı plakalı araçla 1-2 kere Giresun’a gelir gider.

Kaldı ki bugüne kadar, çok önemli görevlerde bulunmasına rağmen ne yaptı ki, kavgadan, dövüşten, gerginlikten, kaostan, güya hizmet için arsa, dolgu alanı takip etmekten başka.

Seçimlere 9 ay kala bu göreve getirilen kişiye “nöbetçi Bakan” denir.
Bence Sayın Canikli böyle anılmayı kabul etmesin, emekliliğinin tadını çıkarsın. Bunca yorucu yıllardan sonra gelsin ada manzaralı park-bahçelerde, birkaç arkadaşı, eş-dostla, kader ortaklarıyla kahve içsin, dinlensin, daha iyi olur.

Dananın kuyruğunun kopmasına az kaldı. Bu hafta Türkiye'de yine yoğun bir gündemle geçecek.